Akdeniz’in bu küçük adasında dünyaya gözlerimi açtığımda, savaşın o karanlık izleri henüz silinmemişti duvarlardan. Fısıldadı kulağıma Ritsos’tan bir şiirin dizelerini büyüklerim, gelecek nesillere anlatmam adına;
“Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış.”
Öylesine içime işlemişti ki bu dizeler, yaşamım boyunca çınladı kulaklarımda. Gazetelerde okuduğum her savaş haberinde, ismi geçen ülkelerin yerini buldum atlastan, acılara ortak oldum. Onlar için fısıldadım “Barış” sözcüklerini.
“Vatanı sev, vatanını sev” dediler sonra ve Neşe Yaşın’ın o kısa ama büyük şiirini ezberlettiler, boş sayfalara onlarca kez yazdırarak, ağaç kütüklerine kazıtarak;
“Yurdunu sevmeliymiş insan
öyle diyor babam
benim yurdum
ikiye bölünmüş ortasından
hangi yarısını
sevmeli insan”
Sonra dış güçlerin baskılarından bunaldığımız bir anda çekti beni kenara ve bu kez de Eluard’dan dizeler fısıldadılar kulağıma, tüm dayatmalara inat;
“Okulda defterime, sırama ağaçlara, yazarım adını
Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını
Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına
En güzel gecelere, günün ak ekmeğine, yazarım adını
Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına
Gölgede değirmene yazarım
Uyanmıs patikaya, serilip giden yola
Hınca hınç meydanlara adını ey Özgürlük”
Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovalarken, bir dönem başka çıkarların uğruna birbirine düşürtülen halkların yeniden bir arada yaşaması için toplum liderlerinin yoğunlaştırılmış görüşmeleri devam ederken gelecek kaygısı vurdu yüzümüze. Belirsiz bir süreçte, tünelin ucunda ışığı alırken, bu kez de Nazım’ın dizeleriydi beynimizde akisleri duyulan;
“Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler”
İnanmak önemli, umutlu olmak, direnmek, istemek… Ve hepsinden önemlisi inanılan bu yolda ele ele tutuşarak mücadele ederek, yol üzerinde karşımıza çıkan taşları temizlemek, yolu açmak.
SERKAN SOYALAN