Narden Bingölle Nar-ı hayat

Sahi Bugün Kaç ‘Like’ Almıştınız?

Narden Bingöl

Çok değil, 2000’li yılların başlarında tanışmıştık “Sosyal Medya” ile. Milenyumla hayatımıza hızlı bir giriş yaptı.

Kısa sürede toplumlar tarafından kabul gördü. Kullanımı ve ona ulaşmak basit. Yaş sınırı desen yok. E haliyle bu durum da kontrolsüz kullanım çılgınlığını hızlandırmış oldu.

Son zamanlara kadar kullanıcı yaş ortalamasının düşük olduğu ve bunun ciddi sıkıntılar doğurabileceği  konuşulurken,  artık 50 yaş ve üzerinin bu alanda nasıl “aktif” olduğu konuşuluyor. “Avustralya’da yaşayan büyük amcanız her an sizi ekleyebilir ona göre”.

Uzaktaki eş dost, akraba, evlat yada torunlarla bağını koparmak istemeyen büyükanneler ve büyük babalar internette fırtına gibi esiyor. 

Benim sosyal medya ile ilk tanışmam üniversite yıllarına dayanıyor. Zira o dev bilgisayarların karşısına sadece okul projelerini yapmak için geçiyordum. Onlarla arası çok iyi olan yakın bir arkadaşım çok ısrarcı olunca da , bir çoğumuzun ilk göz ağrısı olan “Facebook” ile bende tanışmış oldum. Gereksiz bir uğraş olarak gördüğümden, kendisinden uzunca bir süre pek haz etmemiştim.

Peki sonra ne oldu? Ne değişti de biz sosyal medyaya bağımlı hale geldik ?    

Cevabınız doğru; “akıllı telefonlar”. Onlar hayatımıza girince ve internet avucumuzun içinde olunca her şey değişti . Zamanla “sosyal medya” denilen mecra büyüdü ve çeşitlendi. O dünyanın içinde insanlar kendilerini kaybetti ve gerçek dünyadan kopmaya başladı.

Kendi fotoğrafını “like” yapanlar var durum sandığımızdan da korkunç.  Neyse, Uzmanlar her şeyin cevabını buldu da ; Bir tek “sosyal medya paylaşımlarındaki siz gerçek siz misiniz , yoksa bu bilinçaltınızın dışa vurması mı” işte bunun cevabını bulamadı.  Dedik ya, herkes kolayca kullanabiliyor. Bir kılavuza gerek yok neticede. İşte karmaşa da tam bu noktada başlıyor.

Hiç kendinize sordunuz mu ;

Kullanma amacınız ne ?  

Sosyal medyadan beklentiniz ?

Size şöhret kazandırması mı?

Bilgi aktarması mı ?

Dedikodu vermesi mi? Yoksa,

Sosyal çevrenizi genişletmesi mi?

“Bu kadar şey söyledin de , peki sen kullanmıyor musun?” diye soranlara;

Bende hepiniz gibi bir sosyal medya kullanıcısıyım elbette. Hatta beni tanıyanlar iyi bilirler “kullanmayı pek severim” .  Çünkü Benim gibi  iş ağırlıklı paylaşımlar yapan yani kullanım amacı benzerlik gösteren dünyadaki diğer insanlar için “bedava”  reklam ve tanıtım ortamı. Beni ve işimi besleyen, kendime ait bir alan yaratmamı sağlayan bu minnoş oluşumu neden sevmeyeyim ki ? İşte ben…

Elbette bunun yanı sıra sınırları koruyarak, biraz da göz önünde olan insanların takındığı o tavırla ve sorumlulukla paylaştığım fotoğraf veya videolarda var.

Sosyal medyayı  uluslar arası bir silah olarak varsayarsak , bu silahı nasıl kullanacağımız bizim elimizde değil mi a dostlar ? yok mu bir cevabınız ?

O zaman kendi kalitemizden neden ödün verelim ? Neden insanları yaptıkları paylaşımlarla, seyahatleri  ve hangi restoranda  yemek yedikleriyle sınıflandıralım? Her gün sabah gidilen ofiste; Büzülmüş dudakta hep ayni “cort” pembe rujla , aynı masa ve sandalye üzerinde halkı selamlayalım?  Bize de yazık günah değil mi? Yani alacağınız 49 like  için girdiğiniz şekle değmez  ondan söylüyorum yoksa görmekten bıkmış falan değilim. (!!!)

Konuya geri dönersek; Söz konusu silahı ya, kontrollü bir biçimde kullanırız ya da kontrolden çıkar elimizde patlatırız.

Komşu çocuğu görürde canı çeker diye sokağa bir gofretle çıkmanın ayıp olduğu yıllara selam olsun.  Şimdilerde yediğini içtiğini göstermek bir “statü belirtisi”. Nasıl beslendiğin  ve hangi dünya mutfaklarının tadına baktığın ait olduğun “sınıfla” ilişkili.

Tam da yeri gelmişken söylemek gerek hani eskilerin bir sözü vardı ;  “Yediğin içtiğin senin olsun gezip gördüğünü anlat”.  Günümüzde o kadar anlam kazandı ki bu sözler. Benzer paylaşımlar yapan benimde yakın çevremde bir çok insan var. Sözlerim bir bardak çay , bir fincan kahve yada bir dilim kek kapsamının çok ötesinde, kimse üstüne almasın .

Benim örneklerim ; “hava atarcasına” “özendirircesine” “ben çok mutluyum, beni kıskanın” dercesine  yapılanlar.

Tabii ki sözlerim bir aşçı veyahut bir gurmeyseniz sizi de kapsamıyor. Siz yaptığınız lezzetli yemeklerin tariflerini ve görsellerini paylaşmalısınız ki; Hünerleriniz bu uçsuz bucaksız alanda kıtalarca yayılsın ve gerekirse size yeni kapılar açsın.  (zaten en yerinde kullanım da bu değil mi?)

Arka tarafın dağınıklığına aldırış etmeden evin salonunda çekilen fotoğraflar konusuna rica ederim hiç girmeyelim. Hele yatak odasındaki boy aynası önünde durarak çekilen ,güneş gözlüklü diz üstü çizmeli selfieler konusuna hiç.  Bu göz bunları da gördü. “Ey sosyal medya sen nelere kadirsin.”  İnanın bana konu o kadar sınırsız ki, sayfalarca yazıp örneklendirebilirim.

“Daha fazla sıkmadan bir sonuca bağla” mı dediniz ?  Peki…

O zaman olan oldu geçmiş olsun. Hiç olmazsa şu saatten sonra, tam ortasına düştüğümüz bu sanal ağı doğru ve faydalı bir biçimde kullanmayı öğrenelim.

Unutmayın ki o;  Kullandığımız ölçüde önemli , sınırlarımız kadar faydalı yahut zararlı. Neticede bu sosyal medya hesaplarını kimlerin kullandığı önemli. Paylaşılan fotoğraf, yazı veya videoların sosyokültürel  yapıyı bozması yada tam tersi yükselmesi kullanıcıların yaşam şekli, mesleği, hayatı nasıl algıladığı,kişiliği,dini inançları,hatta siyasi görüşleri gibi bir çok etkeni içine alır.

Birçok araştırmacıyı, psikolog ve sosyologları meşgul eden hatta görüş ayrılığına düşüren ciddi bir konu bu. Bir grup ,kontrolsüz kullanımın jenerasyonları nasıl olumsuz yönde etkileyeceğini tartışadursun ; Diğer grup sosyal medyanın toplumu bilgilendirme aracı olduğunu savunuyor.

Bu ağ Üzerinden toplumsal meseleler için insanların örgütlenebilmesi , bunun yanında bir pazar haline gelip tüketim sürecini beslemesi,  bilgi aktarımı ve paylaşımı yapabilmesi de onun sadece bir eğlence yeri olmadığının ispatı onlara göre.

Peki ya size göre ?

Sevgiyle kalın…



Benzer Haberler

Sanat Işığıyla Aydınlanan Girne Akşamları

SysAdmin

Yeryüzünde Bir Yer. İnsanca Yaşamak İçin

Eralp Adanır’dan Geçmişi Aydınlatan Bir Eser Daha…

Hayalleri Olmalı İnsanın, Peşinden Koşabileceği..

ÜLKEMİZDEN SEÇKİN VE ULUSLAR ARASI BİR MÜZİK KONFERANSI GEÇTİ

ALASHİA’NIN KALBİ, KAYIP MİRASI İÇİN ÇARPIYOR