Narden Bingölle Nar-ı hayat

Kutlasak da mı kutlasak? Kutlamasak da mı kutlasak?

Narden Bingöl

Her yıl mart ayının 8’inde;  Dünyanın en fedakar, çalışkan ve üretken bireyleri  olan kadınların,  “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü” kutluyoruz.

Yoksa anıyor muyduk? Neyse, hangisini yaptığımızı inanın bende bilmiyorum.  Çünkü kafalar karışık. Sanırım sebebi de ; Bir vakitler toplumda iz bırakarak tarihe geçmiş yaşanmış önemli bir takım olayların zamanla değişim geçirmesi, birazda kapitalist bir dönüşümle anma gününden kutlama gününe doğru kayması.

Bu durum aslında herkesin kendi değer yargılarına göre değişkenlik gösteriyor.  8 Mart tarihini henüz çok yeni yaşadığımız için bende o gün biraz etrafı gözlemledim, yakın çevremde kadınların bu güne nasıl tepkiler verdiklerine baktım.

 Daha anlaşılır olması için iki gruba ayıralım;

Birinci gruptaki kadınlar için tarihsel süreçte ne yaşandığının çok da önemi yok . Kutlanası bir gün. Gün nedeniyle akşama yapılacak plan ve programlar için sabırsız bir bekleyiş var.

 Gün boyunca ;

 “Acaba sevgilim bana ne hediye aldı?”

 “Bu akşam hangi restoran dan yer ayırdı?”

“Acaba, o çok beğendiğim saati mi aldı?”

“AA kırmızı gül mutlaka olmalı, yoksa anlamı olur mu?”  vb. sorularla hayli meşguldüler.

Kadınların pazardaki gücü malum. Bu yüzden bunu bir fırsata çeviren firmalar da 8 Mart tarihini hayli benimsemiş zaman içerisinde . Onlara da kızmamak lazım. Yaptıkları her şey kadınlar için sonuçta.  Hediyeler, İndirimler, gün boyunca devam eden etkinlikler, taksitler ve daha bir çok şey.

 İkinci gruptaki kadınlardan bahsedelim biraz da. Onlar söz konusu günün kutlanmasına oldukça tepkili.  Verilen çiçekleri , hediyeleri kabul etmediler. Onlara göre gün esas amacından uzaklaşmış ve içi boş kutlamalar gününe dönüşmüştür.  “Aslında 8 Mart’lar kadının örgütlenme ve eşit yaşam hakkı için mücadelelerinin bir simgesi değimliydi?” Diye düşünüyorlar.

Tam da yeri gelmişken tarihsel süreçte neler yaşandığına bir göz atalım mı? Hala kafanızda netleşmeyen bir şeyler varsa belki kendi fikrinizi de belirlemiş olursunuz.

                Kadınların erkeklerle eşit haklara ve daha iyi çalışma koşullarına sahip olmak için verdikleri mücadelenin tarihi 8 Mart 1857. New York’ta, “Eşit işte eşit maaş” talebiyle  40.000 kadın dokuma işçisi genel greve gidince polisin müdahalesi de kaçınılmaz oluyor . Kapatıldıkları fabrikada çıkan yangında ,kaçamamaları için konan barikatları aşamayan tam 129 kadın işçi yangında feci şekilde can veriyor.

                Peki,  “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” nasıl kabul edilmiş?

                Söz konusu olaydan tam 53 yıl sonra Danimarka’nın Kopenhag Kentinde Sosyalist kadınlar bir araya gelerek, 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olmasını önermiş. Oy birliğiyle kabul edilince de  1921 yılından itibaren her yıl 8 Mart’lar kutlanmaya başlanmış.

                İşte her yıl bizi tartışmalardan tartışmalara sürükleyen, kendi gruplarımız içerisinde fikir ayrılığına düşmemizi sağlayan, kimilerimize göre fırsatlar, kimilerimize göre de saygı duyulası gün olan 8 Mart’ın hikayesi bu.

                “Ben Ne Mi Düşünüyorum?”

Her iki gruba da saygım sonsuz. Bu yüzden umarım kimse bana kızmaz. Yukarıda da dediğim gibi bu işler tercih meselesi . Kendi içinizde bu durumu nereye koyduğunuzla alakalı.  Lakin ben ikinci gruba daha yakın olduğumdan eminim.

 Çünkü aynı duyguları “14 Şubat Sevgililer Günü” geldiğinde de hissediyorum. Günü geldiğinde bununla ilgili de bir iki kelam etmek isterim açıkçası.

Her ne kadar da tercihler ve kararlar bize ait olsa da unutmamamız gereken bir şey var. Bazı toplumlarda kadınlar yok sayılıyor,  görmezden geliniyor. Doğarken hayata yenik başlıyor.  Şiddete ve tacize maruz kalıyor. Tanımadığı , sevmediği birisiyle evlendiriliyor. Eğitim hakkı elinden alınıyor; öldürülüyor .

O zaman şunu bilmekte fayda var ; “Kadın önce insandır, sonra kadındır”.  Bu konuda bir aydınlanma yaşandığı vakit, bu sorunlar da ortadan kalkmış olacak diye düşünmeden edemiyorum.

Sonuç olarak fikirlerin çatıştığı ve kafaların hayli karıştığı bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık.

Ben kendi adıma, kadınların haklarının  çiğnenmediği, sözlü yada fiziksel şiddete maruz kalınmadığı, dünyadaki tüm kadınlar için cinsel ve sınıfsal sömürüye son verilmesini diliyorum.

 “Eşit işte eşit maaş” talebiyle 8 mart 1857’de yanarak can veren işçi kadınları ise önce saygıyla sonra tüm kalbimle anıyorum.

 Sevgiyle kalın…



Benzer Haberler

Sanat Işığıyla Aydınlanan Girne Akşamları

SysAdmin

Yeryüzünde Bir Yer. İnsanca Yaşamak İçin

Eralp Adanır’dan Geçmişi Aydınlatan Bir Eser Daha…

Hayalleri Olmalı İnsanın, Peşinden Koşabileceği..

ÜLKEMİZDEN SEÇKİN VE ULUSLAR ARASI BİR MÜZİK KONFERANSI GEÇTİ

ALASHİA’NIN KALBİ, KAYIP MİRASI İÇİN ÇARPIYOR