Pencerenin, umut verici mum ışığını yansıtan beyaz demirlerinden dışarıya bakıyordum. Yemyeşil yapraklar ile kaplı olan kuru dalların üzerindeki minik, saf meyvelere baktım. Sadece onların saflığını düşlüyordum.
Onların benden habersiz olduğu bilincinin rahatlığı ile. Kulağıma dokunan ve nasıl devam edeceğini bilemediğim sesler ile birlikte bakış açımı değiştirdim ve aslında saatlerdir beni izleyen saç tokasına gözüm ilişti.
Kim bilir ne çok kadın sinirlenip hışımla saçına iliştirdi, kim bilir ne çok adam o tokaya sevdiğinin saçlarına dokunduğu için büyük anlamlar yüklemiştir. Oracıkta unutulmuştu toka. Neyse…
Sesler sinirlenmeye başladı, kızıyordu sesler ama neden? Acaba perdelere mi kızıyorlar? Sahi ya perdeler! Uzun zamandır yıkamak istiyorum ama hep unutuyorum. Sahi ya perdeler! Kim asmıştı bu perdeleri?
Bilmiyorum, ama iyi ki asmışlar. Bir türlü yıkayamıyorum perdeleri hep erteliyorum. Bir türlü cesaret edip sökemiyorum o eski, ahşap sımsıkı tutundukları yerden. Perdeler, odamın belki de en güzide eşyası.
Dışarıya karşı; odamın, içimin, dağınıklığını, hüznünü, neşesini, umudunu… Evin içerisine karşı da -benim için- bambaşka evrenlere ışık tutan pencerelerimin gizli gardiyanları. Sahi ya perdeler!
Kulağımdaki sesler değişmişti umutlu ama tedirgin bir ses yaklaşıyordu. Tam o esnada aynadaki kendi yansımamla karşılaştım. Sakince kendime baktım çok sakindim. Sessiz bir şekilde yansımamı seyrediyordum. Çok ses-siz.
Bir anda bir rüzgâr esti, seslerin ve mum ışığının dalgalanması ile yansımam da sallanmaya başlamıştı. Kafamı çevirdim ve işte tam oradaydılar…
Gardiyan perdelerin ardında, umutlu beyaz demirlerin arasından, kuru dalların üzerinde, saf, minik meyveler… Güvenle oradaydılar. İçimdeki sesleri susturup sadece kendi dışımdaki seslere odaklandım.
Dışarıdaki insanların sesleri, huzursuz olan baykuşun sesi, birden çalışmaya başlayan su motorunun sesi, tek tük geçen arabaların sesleri, rüzgârın sesi… Her şey ne kadar bir birinden bağımsız duruyordu ama her şey gayet bir bütün şekline geliyordu.
Kendimin de bir bütünün parçası olduğumu fark edince huzurlu veya huzursuz baktım gökyüzüne ve düşlememeyi düşledim gardiyanların gözetiminde.
Sahi ya bu perdeleri kim sökecekti?
Adviye Dermuş














