VOI Özel Haber

İki kişiden biri

Aras Karabal, pek çok adalı gibi uyandığında denizi görmek istiyor ve sabah kahvesini deniz kokusuyla beraber yudumlamak için her sabah kahvesini Girne Yat Limanı’nda içiyor. Deniz kokusu ona çocukluğunu hatırlatıyor. Tam bir ada insanı. Yaşamının bir bölümü Kanada’da geçse de adalı ruhuna kulak verip sıcak denizlere tekrar yelken açmış.  Toronto’nun eksi elli derecelerinde geçen uzun yıllar sonrasında Girne’nin elli derecelerin yaşamaya karar verip Girne’ye yerleşmiş. 

Aras Karabal ile buluşmak üzere Bellapais’deki yani Beylerbeyi’ndeki kuyumcu dükkanına doğru giderken, trafiğe takılıp geç kaldığım için biraz endişeliyim çünkü onun randevularına zamanında gitme konusunda ne kadar titiz olduğunu biliyorum.

Girne’nin içindeki mağazasını Bellapais’e taşıma kararı aldığında çok sevinmiştim. Bellapais kaliteli bir markayla buluşacaktı, ben ise ziyarete gittiğimde Bellapais’e ve Manastıra kavuşacaktım. Manastırın yanına park edip, hızlı adımlarla yürümeye başladığımda, manastırın beni her zaman büyüleyen manzarasına kaçamak bakışlar atarak Kıbrıs müziklerinin geldiği Karabal’ın kuyumcu dükkanına yürüdüm.

Aras kim derseniz size “Kanada’nın soğuk ikliminde uzun yıllar yaşadığına inanamadığım, sımsıcak bir ada insanı.” derim. İstanbul Büyükada’da doğup büyümüş, Toronto’dan sonra ülkemize yerleşmiş Ermeni asıllı işadamı, çevreci, Beşiktaş fanatiği ve Kıbrıs aşığı.” diye özetleyebilirim.

Karabal ailesinin ilk kez 1976 yılında Kıbrıs ile tanışmış. Kıbrıs’ın seksenli yıllardaki halini dün gibi hatırlayan Aras Karabal,  “O günlerde Kıbrıs bir başka güzeldi.” demeyi de ihmal etmiyor.

Kıbrıs’ın eski günlerinden daha çok özlediği şeylerde var. Toronto’da yaşayan oğlu ve Onun çocukluğunda ki Büyükada gibi… Toronto’ya neden gittiğini soruyorum;

“Ben University of Toronto’da okudum. Business Management.” okul yıllarından konu doğup büyüdüğü Büyükada’ya geliyor, Büyükada’yı özlüyor musunuz? sorusuna:

“İstanbul Büyükada’da doğdum büyüdüm. Büyük adayı özlerim aslında. Eski günlerimi özlerim ama buradan oraya da desteğimi veriyorum. diye cevaplıyor. Büyükada’da düzenlenen Adalarda Seçmen Değilsen Söz Hakkın Yok kampanyasını destekleyen Karabal, şu anda orada yaşamasada Büyükada’nın korunması ve eski haline gelmesi için yapılan tüm çalışmaları yakından takip ediyor ve destek veriyor.

Büyükada ile Kıbrıs arasında benzer yönler var mı? diye sorduğumda yüzündeki gülümsemeye rağmen gözlerindeki burukluğu görmek mümkün. “Eskiden herkes herkesi tanırdı. Burada da orada da. Benzeyen tarafları var. Ama orda doğup büyüdüğüm için elbette orada farklı dostluklarım burada farkli dostluklarım var.” diye yanıtlıyor. Aras Karabal için ailesi ve dostları çok önemli, lise arkadaşları ile hala düzenli bir araya geliyor, görüşüyor ve bağlarını daha da güçlendirerek sonraki yıllara dostlarını beraberinde taşıyor.

İstanbul’dan Kıbrıs’a gelme sürecinizi kısaca anlatır mısınız?

“Ben 1983 yılında eğitimim için Kanada’ya gittim. Ailem 1976 senesinden itibaren Kıbrıs’a sürekli gelir giderdi. Ben 83 yılında Kanada’ya gittikten sonra üniversite bitince, çalışmaya başladım. Buraya ailemin yanına gelir giderdim ama işimi buraya taşıma kararımı 2013 yılında aldım ve adaya geldim.”

Kanada’yı özlüyor musunuz? diye sorduğumda “Senede 2 defa oğlumu görmek için gidiyorum.” demesi, Kanada’da yaşayan oğluna olan özlemini gösteriyor. Oğlu hakkında bir süre daha konuşuyoruz. Türkçe bilmediğini, Kıbrıs’a henüz gelmediğini anlatıyor.

Girne’deki mağazayı Bellapais’e neden taşıdınız?

“Çünkü benim 3 türlü müşterim var. Birincisi Kıbrıslılar, ikincisi İngiliz kökenliler ve üçüncüsü ise turistler. Turistlerin daha fazla uğradığı bir bölge olduğu için dolayı Balabayısa geldik.”

Baba mesleğini mi yapıyorsunuz?

“Hayır. Ama babam küçükken kuyumculuk yapmış. Babam konfeksiyoncuydu ve inşaat işiyle uğraşırdı. Ben Toronto’ya gittiğimde ögrenciydim ve konfeksiyonculuk yaptım. Kanada’da şu an 600’den fazla mağazası olan YMinc’de çalışmaya başladım, sonra GAP ve sonrasında ise Tommy Hilfiger’e geçtim.

Toronto’da geçen başarılı bir yaşamı ve oradaki çalıştığı büyük firmalar hakkında konuşuyoruz. Toronto, Büyükada veya dünyanın başka bir ülkesi yerine neden Kıbrıs’ta yaşamayı tercih ettiğini soruyorum. Bu soru karşısında uzun yıllardır tanışıyoruz ve daha önce gözlerinde görmediğim bir şey görüyorum o an. Baba özlemi.

“Babam vefat ettikten sonra annem buraya yerleşti. Ve bende annemi yalnız bırakmak istemedim.”

Bir süre ikimizde susuyoruz, aklımdan uçup giden sorularımı hatırlayamadığım için ilk aklıma geleni soruyorum.

Aras Karabal nelerden vazgeçmez?

“Oğlumdan asla vazgeçmem. Birde asla pes etmem. Ne zaman hayatımda negatif birşey olsun onu pozitife çeviririm.”

Kendinizi bir cümlede anlatmanızı istesem nasıl anlatırdınız?

“Onu komşularıma sorabilirsiniz. Bence komşularımız bizi en iyi anlatacak kişilerdir. Ama sistemi severim. Benim dükkanım küçücük bir yer. Fakat ben mağazamı büyük bir şirket gibi düşünürüm. Çünkü ben Aras Karabal olarak kendim hayatı bir şirket gibi düşünür, planlar ve öyle hareket ederim.”

Ermeni olmanız ve sizden “Ermeni iş adamı” diye bahsedilmesinden rahatsızlık duyuyor musunuz?

“Hiç duymadım.”

Türkiye’de kendinizi azınlık hissettiğiniz oldu mu?

“Tabii hissettim.”

Kıbrıs’ta yaşayan iki Ermeni tanıyorum, Aras Karabalyan ve dünyalar tatlısı annesi.  Şake Hanım Kıbrıs medyasını yakından takip eden, her zaman okudukları ve dinledikleri ile beni kendisine hayran bırakan çok zevkli, bilgili bir İstanbul Hanımefendisi. Etrafındaki herkes tarafından çok sevilen Şake Hanım ayrıca çok iyi bir şef. Yemeklerinin tadına bakan herkes aynı şeyi söylüyor. “Şake, mutfakta bir harika!”

Ada’da yaşayan diğer Ermeni ailelerle görüşüp görüşmediklerini soruyorum.

“Burada yok ama Rum tarafında iki bin kişi var. Buraya iş için gelen geçici Ermeni arkadaşlarımız var. Ben kendimi bazen büyükelçi gibi hisseder oldum, kim gelse Bana haber verirler.” Dediğinde ikimizde gülüyoruz. Kendisini büyükelçi gibi hissetmesinde bu kadar yardımsever ve dost canlısı olmasının rolü çok büyük.

“Kıbrıs’a geldiğiniz günden beri neler değişti. İyiye mi kötüye doğru mu gidiyoruz?

“Elbette ileriye gitmek için efor sarf ettik ama hepimizin potansiyeli çok yüksektedir ama hiçbir zaman ona yetişemeyiz. Daha iyiye gidiyoruz ama gene de yetmez, daha fazla çaba göstermeliyiz.

Çevreyle ilgili çok duyarlı olan Karabal, sosyal medya hesabından atılan ufak bir çöpten çarpık yapılaşmaya kadar her soruna mutlaka tepki gösteriyor. Bu konu ile ilgili konuşurken çok güzel bir cümle kuruyor:

“Dünyanın neresine giderseniz gidin insanların istediği tek bir şey var o da huzurla yaşayabileceğimiz bir yer arıyoruz. Çocuklarımızın geleceğinin iyi olmasını istiyoruz. Çok basit görünüyor ama çok zor.”

Fanatik Beşiktaş’lı olan ve 1991’den beri Beşiktaş kongre üyesi Karabal’a Kıbrıs futbolunu takip edip etmediğini soruyorum.

“Potansiyel var burda ama ligin adını Süper Lig koyarak olmuyor. Kıbrıs’ta bir ada ligi kurulur amacı ise 8 yaştan alt yapıdan futbolcular yetiştirmek olur. Futbol ufaklıktan itibaren başlar. Sadece futbol için konuşmuyorum 8-14 yaş grubuna önem vermezsen hiçbir şekilde verim alamazsınız spor dallarında ve kapalı spor salonu yeterli derecede yok. Çocukların daha fazla spor yaptığı alanlar yaratmalıyız.”

Beylerbeyi’nde Bellapais’i Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nde üye olan Karabal ile dernek ve çalışmaları hakkında da konuştuk.

“Daha çok çevreyi güzelleştirmek için yapılan aktiviteler var ve finansman bekleyen projelerimiz var.” Diye genel bir özet yapıyor. Çevre ile ilgili duyarlı olduğu için konu açılmışken hemen ekliyor:

“Kişisel gelişimin hiç kimseye faydası yoktur. Toplumsal bir gelişme olmadıkça kişisel gelişmenin önemi yok. Kıbrıs’ta hep şunu söylerim “Hep beraber bir şeyler yapmamız lazım.” ama bu birlikteliği sağlamak çok zor, ne yazık ki birliktelik yok.”

Büyükada’da Türk, Rum, Ermeni ailelerin huzur içinde yaşadığından ve annesi Şake Hanım’ın insanlara nasıl saygılı davranmaları gerektiği ile ilgili öğütler verdiğinden bahsediyor. Adadaki at arabalarını süren kişilere “Ahmet Efendi”, “Mehmet Efendi” gibi isimlerinin sonuna mutlaka “Efendi” kelimesini ekleyerek saygılı olmayı nasıl öğrendiklerinden konuşuyoruz.

“Biz büyük adada hep beraber kardeş gibi büyüdük. Aramızda ayrımcılık yoktu. Ama yeni doğan bir Rum ve bir Türk çocuğunu yan yana koyun hiçbir sorun yoktur. Ama büyüdükce beyinler yıkanıyor ve sorunlar başlıyor.” diyerek çok güzel bir şekilde sorunu özetliyor.

Kısa sürede çok sevilen bir iş adamı oldunuz, diye sorduğumda memnuniyetle gülümseyerek cevap veriyor.

“Ben her zaman şuna inanmışımdır. Bir devlet içinde bir pasaport bir vatandaşlığın önemi yok. Benim gözümde toprak anaya saygı vardır.”

Kıbrıs kültürüne ait eşyalar da satıyorsunuz. Biraz da ondan bahseder misiniz.

“Bazı hanımlarımız kendi yaptıkları ürünleri bana veriyorlar bende satıyorum onları. Örneğin Lefkara ve ipek kozası işi, Lapta işi var. Başka yerde olmayan modelleri satıyorum.”

Amoreebaci markasının ülkemizdeki temsilcisi olan Karabal’ın sponsorluğu ve desteği ile Bellapais Manastırı’nın gümüş bir ikonu yapıldı. Dünyanın pek çok ülkesindeki Amoreebaci mağazalarında da satışa sunulan takı markaya ait katologlarındaki yerini de aldı. Amorabaci  Kanada distribrtörünü  ile dostluğundan başlayan yolculuk, Bellapais’in pek çok dünya ülkesinde tanıtılmasına kadar ilerledi.

Aras bey hayallerini adım adım gerçekleştiren, sistemli çalışmanın başarıyı getirdiğine inanan bir işadamı. Kendinizle ilgili hayaliniz var mı? diye sorduğumda bana çok güzel bir cevap verdi. “Daha çok saygı ve sevgi görmek isterim insanlardan.”

Kıbrıs yemeklerinden favorisini de sordum, hiç düşünemden “Bellapais Garden’in kleftikosu.” dedi.

Kıbrıs mutfağını sever misiniz? yada yemek pişirir misiniz?

“Kıbrıs mutfağını severim ama uzun zamandır yemek pişirmedim. Kıbrıslının kültürü çok güzeldir. Bazıları “Kıbrıslı kültürü yoktur” diyorlar. Bu benim çok canımı sıkıyor. Kıbrıslının kültürü vardır ve çok güzeldir ve buna sahip çıkılması gerekir.”

Kültürümüzde en çok neyi seviyorsunuz?

“Ada insanının hoş sohbet olmasını,  herkesin birbiri ile ahbap olmasını, kavga dövüş yok, meyhaneye gittiğinde Kıbrslı hiç bir zaman kavga etmez. Gırgırına atışmalar vardır.”

Aras Karabal sohbetine doyum olmaz denen insanlardan. Mağazasının kapılarını açalı henüz 4 yıl oluyor, ama kısa sürede, hem komşuları, hem müşterileri hem de Girnelilerin sevgisini kazanmış.

Yolunuz Bellapais’e düşerse kapıdan bir “Merhaba” demeniz yeterli, sımsıcak adalı samimiyetiyle o sizi sohbete ve kahveye mutlaka davet edecektir.

voiceoftheisland.com – Derya Atamer


Benzer Haberler

EDON Genel Sekreteri Koulas “Trodos gezisinin ana mesajı, ortak mücadele”

Kallis Antounas

Genç şair Efraim Christou şiir- siyaset ilişkisini anlattı

Kallis Antounas

CVAR Direktörü Rita Severi, Kıbrıs’ın tek iki toplumlu müzesini anlattı

Kallis Antounas

AKEL Enerji ve Çevre Sektörü Başkanı Christina Nicolaou Voice Kıbrıs Haber’e konuştu

Kallis Antounas

Volt Genel Sekreteri Hulusi Kilim,Voice Kıbrıs Haber’e konuştu

Kallis Antounas

“Kıbrıs’ın Yüzleri” temalı iki toplumlu fotoğraf sergisi düzenlendi

Kallis Antounas