Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Emine Dizdarlı, Bakan veya Milletvekilleri dahil kamuda görevli kişilerin görevde oldukları süre içinde yanlış davranışlarının hiçbir şekilde ortadan kalkmadığını belirterek izlenmesi gereken yola işaret etti:
Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Emine Dizdarlı, görevde olduğu süre içinde devleti zarara uğratan kişi ve kişiler varsa dokunulmazlıkları bittiği zaman yargılanmaları gerektiğini belirtti.
Dizdarlı, “Bir hata veya yanlış davranış varsa bu durum hiçbir şekilde ortadan kalkmaz. Ancak söz konusu sözleşmenin ortadan kalkması kişiyi biraz rahatlatır. Bizim hazırladığımız raporda da bunu belirttik. Eğer ki devlet bir zarara uğrarsa söz konusu kişi veya kişiler sorumlu olacak. Devlet zarar görürse veya geçmişte zarar görmüşse yargılanma olanakları vardır” dedi.
Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Emine Dizdarlı, Yeni Bakış’a yaptığı açıklamada, milletvekillerinin dokunulmazlığının cezai meselelerde olduğunu belirterek, bir vekilin suç işlenmesi durumunda görev süresi içinde tutuklanamadığını ve cezai kovuşturma başlatılamadığını belirtti. Dizdarlı, bugüne kadar Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ve Başbakan Hüseyin Özgürgün hakkında dava dosyaladıklarını anımsatarak, Tahsin Ertuğruloğlu’nun Ulaştırma Bakanı olduğu dönemde, 11 milyon dolarlık hizmetin ihaleye çıkılmadan alınması konusu dikkate alındığında sözleşmenin iptal edildiğini kaydetti. Dizdarlı, söz konusu durumda Ertuğruloğlu’nun dokunulmazlığı kalktığı zaman herhangi bir dava açılması durumunda şahsi sorumluluğunun olmayabileceğini söyledi.
“Yanlış bir davranış varsa bu durum hiçbir şekilde ortadan kalkmaz”
Dizdarlı, iyi idare yasası tahtında görevini laikiyle yapmayan ve devleti zarara uğratan kişinin sorumlu olduğunun altını çizerek, 11 milyon dolarlık hizmet sözleşmesinin iptal edildiğini vurguladı. Dizdarlı, şöyle devam etti, “Bir hata veya yanlış davranış varsa bu durum hiçbir şekilde ortadan kalkmaz. Ancak söz konusu sözleşmenin ortadan kalkması kişiyi biraz rahatlatır. Bizim hazırladığımız raporda da bunu belirttik. Eğer ki devlet bir zarara uğrarsa söz konusu kişi veya kişiler sorumlu olacak. Devlet zarar görürse veya geçmişte görmüşse yargılanma olanakları vardır”
“Mali denetim Sayıştay Başkanlığına aittir”
Dizdarlı, mali denetimin Sayıştay Başkanlığına ait olduğunu ifade ederek, bir aykırılık veya yanlış harcama tespit edilmesi halinde söz konusu kişinin dava edildiğini söyledi.
Dizdarlı, Sayıştay Raporu olması durumunda veya yapılmaması gereken harcamaların yapıldığı konusunda bir rapor yayımlanmışsa, o rapor doğrultusunda soruşturmanın yapılıp Hukuk Dairesine sevk edildiğini kaydetti.
“Hukuk Dairesi uygun görürse dava ikame edilir”
Dizdarlı, Hukuk Dairesi’nin konuyu değerlendirdiğini, uygun görmesi durumunda davayı ikame ettiğini belirtti. Dizdarlı, İyi İdare Yasası’nın 2013 yılından sonra yürürlüğe girdiğini anımsatarak, geçmişte bu konuda çok fazla dava açılmadığını belirtti. Sayıştay Başkanlığı Raporları neticesinde, özellikle görevde oldukları süre içinde sirkat edilen paralarla alakalı işlemin birçok kez yapıldığını ifade eden Dizdarlı, bunun da sadece kamuda çalışan memurlar olduğunu kaydetti. Dizdarlı, Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün ise özel bir nedenle seyahat ettiğini, beş ayrı kişinin işlem başlatılması için başvuruda bulunduğunu belirterek, yasanın 15’nci maddesi gereği hem başvuru neticesinde hem de basında çıkan haberlerle ilgili işlem başlatabileceklerini söyledi.
“Devleti zarara sokan herkes yargılanmalıdır”
Dizdarlı, şunları söyledi, “Bu konu Meclis’te de gündeme geldi. Ombudsman Raporu neticesinde en azından 11 milyon dolarlık hizmet sözleşmesi iptal edildi. Sözleşme yürürlüğe girmiş olsaydı 11 milyon dolar halkın verdiği vergilerle ödenecekti. Tabii ki bu durum bu konudaki teşebbüsü ortadan kaldırmaz. Söz konusu Milletvekillerinin dokunulmazlığı kalktığı zaman bunu sorgulayacak kurum ben değilim. Bu tamamen Başsavcılığa kalmış bir konudur. Ancak, benim görüşüm devleti zarara sokan herkes yargılanmalıdır”
“İlk sırada Eğitim Bakanlığı var”
Dizdarlı, son altı ay içinde Ombudsmana gelen şikayetlere bakıldığında birinci sırada yüzde 15 ile Eğitim Bakanlığının görülmekte olduğunu ifade ederek, ikinci sırada yüzde 14 ile İçişleri Bakanlığının yer aldığını kaydetti. Dizdarlı, şikayetlerde İçişleri Bakanlığının yüksek olmasının nedeninin tapu işlemleri gibi, vatandaşın hayatını idame ettireceği konuların İçişleri Bakanlığına bağlı olmasından kaynaklandığını dile getirdi. Dizdarlı, üçüncü sırada Başbakanlığa bağlı şikayetlerin olduğunu ifade etti.
“Gözümüzü kapatıp oturamayız”
Dizdarlı, yayımladıkları bazı raporlarda zaman zaman tepkiler de aldıklarını belirterek, “Bu işimizi yapmayacağız anlamına gelmez” dedi. Bir kurumu eleştirmenin çok kolay olmadığını dile getiren Dizdarlı, yasalar çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında gerçek ne ise onun söylenmesi gerektiğini vurguladı. Dizdarlı, “Gözümüzü kapatıp oturamayız” diye konuştu.
Dizdarlı, “Kanaatim yüzde yüz kesindir demiyorum, ancak doğru yolu gösterdiğine inanıyorum” dedi.
“Ombudsman raporu her zaman yön göstericidir”
Dizdarlı, bazı idarelerin rapor neticesinde verilen tavsiye kararlarına uyduklarını, eksiklikler veya yanlış uygulamalardan söz edildiğinde onu düzelttiği takdirde aslında kendi işini daha iyi yapmasına yardımcı olduğunu belirtti. Dizdarlı, Ombudsman raporunun, yön gösterici, vatandaşın işini kolaylaştırma amacı güttüğünü söyleyerek, vatandaşın menfaatini her zaman ön planda tuttulduğunu kaydetti. Dizdarlı, önceki gün Salamis Karavan Kamp Tesisine yönelik rapor yayınladıklarını önümüzde hafta içinde yayımlanacak olan 3 raporun daha olacağını söyledi. Dizdarlı, raporların ilgili kurumlara dağıtıldıktan sonra basınla paylaşılacağını belirtti.
“Cezalar arasındaki dengeyi mahkemeler kurar”
Ombudsman Emine Dizdarlı, uzun süre hakimlik yaptığını anımsatarak, trafik konusunda vatandaşın, özellikle can kaybı yaşanan kazalar neticesinde yargılanan kişinin çok az ceza aldığını ifade etmekte olduğunu belirtti. Dizdarlı, ölümlü trafik kazalarında sınırın 7 yıl olduğuna dikkat çekerek, birinin hayatını kaybetmesi, trafik kazasına bir katkısı yoktur anlamına gelmez” diye konuştu. Dizdarlı, mahkemelerin de bu konuları değerlendirirken tüm olguları ele aldığını söyledi. Dizdarlı, “Karşı tarafın da katkısı olup olmadığı dikkate alınır” diyerek, cezalar arasındaki dengeyi mahkemelerin kurduğunu kaydetti.
Dizdarlı, olası kazalarda devletin ihmali var gerekçesiyle bugüne kadar devlete dava dosyalanmadığına dikkat çekerek, yasalarda dava açma hakkı olduğunu, ancak bunun vatandaşın tercihine kalmış bir şey olduğunu söyledi.
“Cezaların artırılması gereken yasalar var”
Dizdarlı, ülkede cezaların artırılması gereken birçok yasanın olduğunu belirterek, hala çok komik rakamlar kalmış yasaların varlığına dikkat çekti. Dizdarlı, yasalarda değişmesi gereken maddelerin mahkemenin takdirine bırakılmasının daha uygun olacağını kaydetti. Dizdarlı, “Bir yasada üst sınır konulduğunda zaman içinde o üst sınıra gelindiği zaman onun üzerine çıkılamadığı için rakamlar çok komik kalıyor. O nedenle bir yasa maddesini ya da cezaları değiştirirken maddi boyutunun mahkemenin takdirine bırakıp, eğer ki bir hapislik cezası varsa onun sınırının konulması gerekir. Böylece günün koşullarına daha uygun olabilir” diye konuştu.
“Vakıflar İdaresi ise bu konuda sessiz”
Dizdarlı, son günlerde gündemde olan Yavuz Çıkarma Plajı’nın 30 yıllığına Altınbaş Holding’e kiralanması konusunda ise Çıkarma Plajının Vakıflara ait bir yer olduğunu anımsatarak, Vakıflar İdaresine ait malın hem yasasına göre hem de işleyiş bakımından yönetim kurulunun kararıyla belirli koşullara bağlı olarak kiralanması gerektiğini söyledi. Dizdarlı, “Bakanlar Kurulu, Vakıflar İdaresinde olan bir yeri alıp nasıl böyle bir karar verebilir? Emin değilim. Burada bir bilgi kirliliği var. Bakanlar Kurulunun bu kararı iptal edip etmediği belli değil. Vakıflar İdaresi ise bu konuda sessiz. Vakıf malı olan bir yerle ilgili gerekli tedbiri vakıflar idaresi almalıdır” diye konuştu.
Kaynak: YENİ BAKIŞ
