Şenol Özdevrim, 2 Aralık 1959 Limassol doğumlu olup İlk ve öğrenmini burada yaptıktan sonra Lefkoşa Türk Lisesi’ne devam eder. Liseden sonra Azerbaycan Devlet Ressamlık Üniversitesini bitirir. Girne’de yaşayan sanatçı Kıbrıs Amerikan Üniversitesinde başarılı bir öğretim üyesidir. Hayatı hep ileriye dönük yaşayan birisi olan Şenol Özdevrim’in sanattan daha da büyük önceliği insan ve doğa sevgisidir. Her şeyin başı sevgi deyen Şenol Özdevrim iyi bir ressam, heykeltraş, seramik sanatçısı, öğretmen aynı zamanda da son yıllarda Uluslararası alanda adını duyuran bir küratördür. Bu zamana kadar çok sayıda sergiye katılmış, kendi kişisel sergilerini açmıştır. Sanatçı REFLECTION adlı sergisini hayatını kaybeden çok sevdiği eşi Tijen Özdevrim anısına düzenler ve sanatseverlerle buluşturur. Sanatçının en belirgin özelliği somut-soyut kavramları veya mitolojiyi konu alıp kullandığı renklerin yanında farklı malzemelerin ve tekniklerin başarılı birşekilde eserler üzerine uygulanmasını sağlamasında ki kabiliyet ve tecrübesidir.
Şenol Özdevrim ile Voice Of The Island olarak sosyal mesajlarla dolu bir röportaj gerçekleştirdik.
Voice Of The Island: İnternet’te size ve yaptıklarınıza dair birşey bulmak güç oldu.
Şenol Özdevrim: İnanın hep ileriye dönük yaşıyorum ve durmadan birşey ürettiğim için bugüne kadar yapmış olduklarımı toparlamam çok zor. Benim dışımda birinin bana asistanlık yapması gerekiyor. Zaten yapacağımız konuşmanın içerisinde de bir çok şey bulabileceğinizi düşünüyorum.
Voice Of The Island: Sanat ve sizin aranızda ki bağ nasıl kurulmuştur?
Şenol Özdevrim: Sanatın yaşamıma yansıması yerine yaşadığım olayların sanata yansımaları var . Bu yüzden son sergimin adı Reflection yani Türkçe manası ile Yansımalar’dır. Sadece sergi zamanı birşeyler üretmiyorum. Sanat benim için bir yaşam biçimidir, beni yaşama bağlayandır.
Voice Of The Island: Bir iş üzerinde çalışırken neleri deneyimlersiniz?
Şenol Özdevrim: Öncelikle bilmem gereken şeyin projemi tasarladıktan sonra beni istediğimden farklı bir yerlere götüreceğidir. Kullandığım malzemeler de beni yönlendiren bir unsurdur sadece fikir değil. Konforundan çıkmayan bir sanatçı değilim. Eser beni farklı bir yere çekiyorsa riske girip ona istediğini vermek için çaba gösteririm. Yaptığınız işi okumanız gerekir. Özellikle soyut çalışmalarda. Olmayanın üzerinde ısrar etmenin de luzumu yoktur. Eser sanatçının verdiği mücadeledir. Başardığım işlerin tekrarını da yinelemem. Her zaman yeni malzemeler denerim, bundan korkmam.
Voice Of The Island: Ne gibi malzemeler kullanıyorsunuz ?
Şenol Özdevrim: Akrikik, yağlıboya, atık malzemeler,demir tozu, seramik, ahşap, cam, kağıt aklınıza gelecek her türlü malzemeyi kullanıyorum. Özellikle deniz kenarlarında bulunan parçalardan Poseidon(Deniz Tanrısı) diye bir seri oluşturdum ve son sergimde sergiledim.
‘Resim içinde heykel heykel içinde resim.’
Voice Of The Island: Bu kadar farklı malzemeyi iç içe kullanabilme yeteneğiniz nasıl gelişti?
Şenol Özdevrim: Babamın esas mesleği dülgerdi. Savaş esnasında iş bulamayınca boyacılığa başladı. Ben yaz tatillerinde babama yardımcı oluyordum. O yıllarda bir odanın her duvarı farklı renkte boyanırdı ve tüm duvarı boyamaya gücü yetmeyen aileler vardı. Dolayısı ile benim restorasyon yapma ve boyayı çok iyi tanıma kabiliyetim gelişti. Yani bazı şeyler hayatın zorlamasından oluştu . Edindiğiniz tecrübeleri doğru yönetirseniz çok farklı yerlere ulaşırsınız. Bu tecrübemin getirisi olarak sanatseverler, resim içerisinde heykel ile , heykel üzerinde de resim ile karşılaşırlar.
Voice Of The Island: ‘Poseidon Serisi ‘ nasıl oluştu bize anlatır mısınız?
Şenol Özdevrim: Bu projeye dair parçaları deniz kenarında bulduğum için serinin adını Poseidon koydum. Burada malzemeye yaklaşımım farklı olmalıydı. Elimde bir malzeme var fakat o malzemeye benim katabileceğim çok fazla bir şey yok. Denizin işlediği o tahta parçasının yapısını bozmadan sunmak önemliydi. Öyle ya bize Poseidon’un sunduğu bir hediye idi. Bu tarz malzemeleri bulmak benim için zor oldu. Dönem plastik dönemi. Bu şekilde ürettiğim eser sayısı dört adettir.
Voice Of The Island: Plastik işler yapmayı düşünor musunuz?
Şenol Özdevrim: Doğal bir malzeme olmadığı için kesinlikle hayır. Belki ilerde yok olan doğayı protesto etmek ve buna dair farkındalık artırıcı bir mesaj vermek için eserlerin üzerinde kullanabilirim.
Voice Of The Island: Geri dönüşüm kağıt işler?
Şenol Özdevrim: Evet üzerinde uğraştığım yeni bir alan. Bu alana ve kendime ne katabilirim diye araştırıyorum. Bir tane tors üzerinde çalışıyorum. Henüz bitmiş bir iş değildir. Onunla günümüz insanını anlatacağım.
TORS( Bitmemiş)
Voice Of The Island: Yaşam içerisinde sizi etkileyen şeyler nelerdir?
Şenol Özdevrim: Hayatımın dışında insanların dünyaya karşı sorumsuzluğu, doğayla ilişkisi, sevgisizlik, yaşadığımız kara parçası üzerinde ki insanların tatminsizliği ve ülkemizin sorunları tabiki.
Voice Of The Island: Ülkemiz ve sanat hakkında ki görüşleriniz nedir?
Şenol Özdevrim: Bir işin yürümesi için herşeye pozitif yaklaşan yapıcı olumlu birisiyim. Sevgi benim için en önemli şeydir. Sosyal medyada farkındalık olsun diye ülkemize ve hayata dair negatif durumları eleştiriyorum. Bu yüzden bana negatifsin bile deniyor. ‘Sanat bu ülkeye bir gömlek büyük!’ Bunu sosyal medyada paylaştığım zaman bana geri dönüş ‘Sanat bu ülkeye üç gömlek büyük!’ şeklinde oldu.
-En önemlisi sanatçı dayanışması kalmadı. Ben ilk yıllarca tüm arkadaşlarımın sergilerine katılıyordum. Benim yedinci veya sekizinci sergim oldu ve bu insanların çoğu hiçbirisine gelmedi. Sanatçılar birbirini onure etmeye korkuyor. Önce sanatçılar sergileri gezsin, sonra halka mal edelim!
– Sanatçının vefasızlığından sonra başka bir topluma dönüşmüş bu halk artık büyük oranda sanattan anlamıyor veya önemsemiyor. Sanatçı ve toplum arasında büyük uçurumlar oluştu. Bunun nedeni kolay para ve alt yapısız bir sistemdir. Eser alabilecek değer veren insanların bugün mali durumu yeterli değil. Sanatçı olarak ben bile alamıyorum. Alabilecek olan kesim ise paralarını gösteriş yapabilecekleri alanlara harcıyorlar.
-İlk sergimde Elli eserimin Kırkaltı’sını satmışken sanatımda geldiğim en iyi nokta olan Reflection sergimde sadece 2 tane satabildim. Yani çok söze gerek yok ülkemiz ve sanatın geldiği son nokta bu!
Voice Of The Island: Tijen Özdevrim ve Reflection Serginiz:
Şenol Özdevrim: Rahmetli eşim benim hala yaşam kaynağımdır. Her türlü zorluğu birlikte aştık. Gerçek ve karşılıksız sevgiyi birlikte paylaştık. O sevginin enerjisi eserlerime hala yansıyor. Bu yüzden sergimin adı Yansımalar ve eşimin ansını yaşatmak için açtım. Bu ben ölene dek devam edecek. Herşey sevgi ve karşılıklı güvendir.
Voice Of The Island: Fotoğraf ve Teknoloji ?
Şenol Özdevrim: Esasında buradan duyurayım bana fotoğraf makinesi alacak bir sponsor aranır! J İşin şakası tabii. Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. İleride bu işi daha da geliştirmek istiyorum. Teknolojiyi faydalı birşekilde üretmeye yönelik kullanıyorum ve kolaylıklarından da faydalanıyorum.
-Teknoloji ve toplumumuza dair şunları da eklemek istiyorum: Teknoloji ve bilim bugün insandan hızlı ilerliyor. Pek tabii ki biz ülke olarak bunu da atlıyoruz. Özellikle sosyal medya, bir dedikodu ve bedensel şov aracı olarak kullanıyor. Bahsettiğimiz tatminsiz toplumu buradan gözlemleyebiliyoruz. Ben kendi bedenini ortaya koyana değil ona çanak tutanlara kızıyorum. Yani sosyal medya söylemimiz genel olarak dönüp dolaşıp bu mecrada ki ilimi bilimi nasıl kullandığımıza ve yine sanat anlayışımıza geliyor. ‘Çıplak bir bedenin tık sayısı ile bir sanat eserinin tık sayısı arasında ki farka toplum cehaleti denir!’ Yani teknolojiye de yaklaşımımız ve ilişkimiz bu yönde ne yazık ki!
Voice Of The Island: Ayrıca başarılı bir eğitmensiniz ve öğrencilerinizle farklı bir diyaloğunuz var.
Girne Amerikan’daki eğitim hayatıma başlamadan önce okul müdürümden benim eğitim tarzımı kabul etmesini istedim. Aksi takdirde işi almayacaktım. Fikrim kabul edildi ve eğitimci olarak çalışmaya başladım. Zaten öğretmen ve öğrenci dediğiniz zaman araya bir duvar giriyor. Benim eğitim anlayışımda böyle birşey yok. Öğrencilere bir arkadaş, bir baba, kimi zaman bir kardeş oluyorum. Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorlar. Onlara her zaman şunu söylüyorum; ‘Söylediklerim konusunda aklınıza yatmayan bir şeyler varsa, itiraz etmekten, fikrinizi söylemekten çekinmeyin. Bu gün beni sorgulamayan gerçek hayatta hiç birşeyi sorgulayamayacak!’
‘-Bana sorarsanız dört yıllığına okullara öğrenci almak yerine velileri alıp eğitelim. Bu ülke ancak düzelir.’
Voice Of The Island: Hayatınızda ki en büyük dönüm noktanız nedir?
Ben arka arkaya üç önemli yakınımı kaybettim. Annem ve babamla eşimi de kanserden kollarımda iken kaybettim. Ama bunun ötesinde 1983’te bir tarfik kazası geçiririm ve o gece nöbet tutan deneyimli bir uzaman beni ilk müdehale ile hayata tekrar döndürür. Yirmi iki yaşında ben hayata tekrar doğdum. Bu kazanın akabinde bir çok kemiğim kırılır, kaslarım zedelenir , defalarca ameliyat olurum. Kemiklerim tekrar kırılır ve tekrar tedavi edilir. Bu iki yıl boyunca sürer. O kazaya kadar çok negatif birisi idim. Hayat bana o noktada pozitif olmayı öğretti. Yaşama tutundum.
Voice Of The Island: Yurt dışında yeni bir faaliyetiniz var mı ?
Şenol Özdevrim: Son zamanlarda küratör olarak faaliyetlerim var. Küratörlüğün en büyük misyonu sanatçıların eserlerini bir yere götürüp yeni bir proje üretmektir. Orada yeni ilişkilerin doğmasına üretimlerin oluşmasına olanak vermektir. Daha önce Ekrem İmamoğlu Belediye Başkanı iken Beylikdüzü’nde küratör olarak bir sanat etkinliği düzenlemiştim. Şimdi bir Saframbolu Projem var.
Voice Of The Island: Saframbolu Projenizden bahseder misiniz?
Şenol Özdevrim: Saframbolu bugün UNESCO koruma listesine girmiş tarihi bir kent olarak orada sanatsal bir faaliyet gerçekleştirilmedi. Bizim projemizde Saframbolu sanatsal yönü ile ortaya çıkacak. Amacımız oraya bir de sanat müzesi bırakmaktır. Bu konu üzerinde çalışmalarımız sürmektedir. Saframbolu Projesinde K.K.T.C.’yi temsilen orada duracağım. Bir de yakın arkadaşım olan Rauf Ersenal ‘ın projesi olan ve daha önce Çatalköy’de gerçekleştirilen Vounos Projesi var.
Voice Of The Island: Vounos Projesinde ki misyonunuz nedir?
Şenol Özdevrim: Bu projenin sanat danışmanlığı işini yürütüyorum. Biz de iş ayrımı yok herkes her işle uğraşıyor. Vounos 5000 yıl kadar önce varolan bir yaşam alanı idi. Rauf Ersenal bu konunun üzerine düşene değin bu yeri kimse bilmiyordu. Bu yolculuğa Celal Dimilliler, ben ve Rauf Ersenal üçümüz çıktık. Sit alanına gitiğimizde bir sürü molozla karşılaştık. Organizasyon yerini belirleyince izin almak için gittiğimiz Eski Eserler dairesinde ilk engelle karşılaştık. Rauf Ersenal bir sürü sıkıntının üstesinden geldi. Belediye Başkanının da destekleri ile projemizi başarı ile gerçekleştirdik. Gerçek yaşanmışlıkların olduğu o yerde ki hayatı canlandırdık, özel kostümlerimizle, şarkılarla orada yapılan o döneme ait seramiklerle bronzlarla sanatçılarıyla o atmosferi yaşattık. Çocukları da işin içine kattık. Onlar organik tarım yaptılar. Gelecek onların elinde. Onların hayatına büyük bir dokunuş yaptı Vounos.Yabancılar bunu çok sevdi. Bu dönemde Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı olması çok büyük bir şanstı. Yoksa hayata geçmesi çok zor olurdu. Turizm açısından birşey yapmak isteniyorsa bu projeyi alıp yürüsünler diyorum. Bu yılda bir çok süprizle Vounos için toplandık. Sanat adına, ülke yararına Çok güzel şeyler olacak!!!
Voice Of The Island: Yani Şenol Özdevrim’in öncelikle devlet büyüklerine vereceği mesaj ne olur?
Şenol Özdevrim: Öncelikle herşeyin başı sevgidir. Devletimize sesleniyorum ve diyorum ki sanatı bir poletika haline getirin. Sanatçıları birer sanat elçisi olarak kullanın. Onları yurtdışlarına ülkemizi temsil etmek için gönderin. Buraya kaliteli turist gelsin.Bu güzel prpjeleri çoğaltsın. Sadece kumarhaneler oteller beslenmesin.Kültür alışverişi olsun. Ülkemiz o kadar güzel bir yer ki kıymetini bilelim daha fazla yokolmadan!!!
Röportaj: Şirin Gazi
Voice of the Island 2019