FeaturedKIBRISVOI Özel Haber

Gözyaşlarındaki Aidiyet…2. Bölüm

aidiyet

Ayyanni’den çıktık yola…

Tarih 24 Ekim 1974. 14 Kişiydik (Çocukları da bütünden sayarsak tabi)

 

Nazım Hoca

Rehberimiz: Nazım Hoca.

Kafile üyeleri; Öztürk Salih, Durmuş Faik, Muzaffer Hoca, Özgün Postacı, Celil Doğu, Özbay Ali (16),  Halil Mehmet (15),  Kemal Osman (15), Tüner Hüseyin (15), Salih Fuat (14), Doğay Kemal (13), Ahmet Emin Fuat (12), Cemal Hüseyin- ben (12)

Dağlardan yola çıkıp kuzeye geçecek olan 3. gruptuk.

43 yıl sonra, ulaşabildiğim yol arkadaşlarımı da, o günlere götürerek anılarını sizlere aktarmak istedim..

Özbay Ali: Ben Nazım dayının yanında çalışırdım. Kamyonu vardı ve köylünün üzümlerini taşırdı Limasol’a. Bu yüzden beni de getirmek istemişti  kuzeye, hatta benden para da almamıştı. Sadece yolda, Muzafer Hoca’ya yardımcı olmamı istemişti benden.

Kemal Osman: Hesapta yoktum ben. Tamamen tesadüfen öğrendim ve gruba katıldım. Cemal Hüseyin ve Ahmet Emin Fuat ile eski okul avlusunda pirili oynardık. Tüner Hüseyin gelip, Cemal’ı  Salih Fuat da Ahmet Emin’i çağırmıştı eve. Şüphelenip takip edince olayı anladım ve ben de gruba katıldım.

Özgün Postacı: Savaşta eşim 7 aylık hamileydi. Barış Gücü kanalıyla o kuzeye geçmişti. Dolayısıyla doğum sırasında yanında olmayı istemiştim.

Ahmet Emin Fuat: Biz çok hazırlıklıydık. Önceden biliyorduk bu yola çıkacağımızı. Hatta yolluklarımız bile hazırlanmıştı.

Halil Mehmet: Gideceğimiz günün sabahında söylediydi bubam bana. Hatta, “ikindin evde kal da, geçerkan seslenecek Nazım dayın da katılasın gennere”  dedi. Anam çantayı da hazırladı bana. Bekle bekle usandım ve gaveye gittim. Vakit geldiğinde, bubam gelir eve, ben yokum. Gaveye gitti dedi anam. Bubam gaveye geldi ve iki çığlık attı bana, koşarak eve gittim. Çantayı kaptım ve bubamla yetişmeye çalıştık guruba. Mola verdikleri bir noktada, ben de yetişip guruba katılmıştım.

Yürü babam da yürü!

Hareket saati geldiğinde, toprak yolda bir Land Rover durup birilerini indirdi. Dağda yakalanıp geri getirilenlerdi. Sonradan öğreniyorum Kemal Osman’dan. Galaycı Behcet ile kızlarıydı yakalanan. Gurubumuzda panik başladı.

Postacı Özgün, Nazım Hoca’ya sert çıkarak, “ Bu çoluk çocukla mı gideceğiz? Bunlar yürüyemeycek  ve biz da yakalanacayık. Çocuklar geri dönsün”dedi. Kemal Osman, Ben ve Ahmet Emin Fuat işaret edilmiştik. Ahmet Emin ile biraz geri çekilerek ağlamaya başladık. Kemal Osman hemen itiraz etti. “Omuzunuzda daşımaycaksınız ya bizi. Biz yörüyebilirik. Siz daha yaşlısınız. Size bile yardımcı olabilirik. Hem yürüyemezsak bırakın bizi da gidin.” Bundan güç alarak, biz de daha büyük bir azimle guruba katıldık.

Gün batımında yola koyulduk. Azmim en zirvedeydi. En önde yürüyerek, yürüyebildiğimi kanıtlamaya çalışıyordum.Anımsıyorum da, içimde hiçbir  korku, endişe, panik duymuyorum.

Sadece hırslıyım. Karanlık basmak üzere. Dağ, tepe, dere, yamaç dinlemiyorum. Adeta uçarcasına aşıyorum tüm engelleri. Hırsımdan çok acıktığımı hissettiğim bir anda, üzüm bağlarından geçiyorduk. Karanlık içinde, el yordamıyla bulduğum son üzüm tanelerini, kebap niyetine ağzıma atıyordum. O sırada, bağdan toprak bir yola inmek için var olan bir yamaçtan kaymamız gerekiyordu. Kayışımız sırasında Muzaffer Hoca’nın gözlükleri düştü gözünden. Gecenin karanlığında arayıp bulduktan sonra yürümeye devam ettik.

43 Yıl sonra anılarda geriye dönüş

Özbay Ali: Muzaffer Hoca’dan ben sorumluydum. Ama gözlükleri hep birlikte, arayıp bulmuştuk.

Ahmet Emin Fuat: Sürekli Muzaffer eniştemle Öztürk Salih’i kollardık. Bizi küçümsemişlerdi. Ama biz onlardan önde yürüyorduk.

Kemal Osman: Popazın bağlarını geçtikten sonra, 5-10 dakikalık bir mola vermiştik. Postacı Özgün’ün elinde de bir bidon su vardı. Ama taşıyamazdı bidonu. Ver dedim da ben taşırım. Kısa sürede ben ve arkadaşlarım o suyu bitirdik. Bir ara Özgün su istedi. Su bitti dedim, biraz da gıcıklığına. Çünkü bizi geri göndermek istemişti. Ama suyun bittiği de gerçekti.

Gece yarısını geçmişti saat. Azganlarla (Dikenli bodur bir ağaç türü) dolu bir bölgeye düştük zifiri karanlıkta. Kemal ile konuşuyoruz aramızda. “Biz bile yörüyemezsek bu uçurumun ve azganlıkların içinde, bizden büyüklerin yürüyeceğini hiç zannetmem” dedi Kemal.

Nazım Hoca’nın sözleri kulaklarımda çınlıyor hala

O sırada, Nazım Hoca “Bu karanlıkda, bu uçurumda azganların içinde daha fazla yörüyemeyik. Parçalanırık sonra. Olduğumuz yer çok kaygandır. Biraz eşeleyin yeri da sekicik yapıp oturun. Ayağınız gayarsa parçalanırsınız. En eyisi burada biraz dinlenelim, uyuyalım da gündüz aydınlığında devam ederik yolumuza”dedi.

Yattık…Gece serin ve çiğliydi. Bir ara Doğay, kabuslar içinde uyanıp abime seslendi. “Tüner, çok üşüdüm. Bulli gibi titirerim”. Abim çıkarıp sakkosunu (ceket) vermişti Doğay’a.

Ormanın sessizliği içinde, korku duymadan en derininden  bir güzel de uyku çekmiştim. Zaten başımı taşa yaslasam, hemen uyuyanlardanım.

2. Bölümün sonu. 

Cemal Dermuş


Benzer Haberler

Girne’deki bir evden 47 bin TL’lik hırsızlık!

Voice Kıbrıs Haber

Süper Lig’de sona doğru

BRT

Uyuşturucuyu iç çamaşırına ve çoraba sakladılar

Voice Kıbrıs Haber

‘Herse ve Lokma Günü’ etkinliği yoğun katılım ile tamamlandı

Voice Kıbrıs Haber

Dışişleri Bakanlığı “Kıbrıs Rum liderliğinin basına yalan ve yanlış haber düzenlettiği aşikardır”

TAK

Önce ağaca ardından toprak sete çarpıp durabildi, 3 kişi yaralandı!

Voice Kıbrıs Haber