FeaturedVOI Özel Haber

Dağaşan Vretça ‘Hem Alimi, Hem Zalimi’


Vretsia ( Yunanca : Βρέτσια , Türkçe : Vretça ), Kıbrıs’ın Baf Bölgesinde, Cilinya köyünün üç kilometre kuzeydoğusunda, Troodos dağının güney eteklerinde yer alan bir köydür. Vretca, . 1958 yılında Kıbrıslı Türkler, “dağın üstesinden gelen kişiler” anlamına gelen Dağaşan adını kabul ettiler.

Voice of the Island 2018 – Cemal Dermuş

Vretça (Dağaşan) köyünü yazmaya karar verdiğimde, ilk temasımı çok sevdiğim, saygı duyduğum, köyüne aşık, iyi bir araştırmacı ve çok çalışkan, ayrıca Dağaşanlılar (Vretça) Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Cemal (Ceoğlu) ile istişare yapmamak büyük bir hata ve eksiklik olurdu. Bunca yıllık dostluğumuz yanında Vretçalı olmamama rağmen gönül bağım dolayısıyla bir Vretçalı olarak sayılıyorum. Hem de resmi olarak. Neden mi? Çünkü Dağaşanlılar (Vretça) Dayanışma Derneği’nin üyesiyim. Bu nedenle de Mustafa Cemal beyi ziyarete gittim. Ne de olsa, o da yarı Ayyannili’ydi benim Vretçalı olduğum kadar.

Mustafa Cemal (Ceoğlu); Vretça (Dağaşan) köyünün Kökeni Vretsia’dan gelir. Venedik kökenli olduğu ve “akan pınar”anlamına geldiği söylenir. Köyde Venedik döneminden kalma bir Katolik kilise kalıntısı ve Ayyanni Vretça arasınddaki derede hala daha çok muhteşem bir şekilde varlığını sürdüren büyük bir Venedik köprüsü vardır.


Bir de yine o zamandan kalan bir bakır madeni kalıntısı da vardır. Ancak köyün Venedikle birlikte kurulduğunu söyleymeyiz. Çünkü birkaç yıl önce Rumlar köyde bir arkeolojik kazı yaptılar ve tarih öncesi döneme ait bulgulara ulaştılar. Köyün bir de böyle bir durumu var. Yine öğrendiğim kadarı ile İtalya’da “Vretsia” isimli bir yerleşim yeri varmış. Zaten köyümüzün isminin Rumca bir karşılığı da yokur.

Konuyla ilgili yaptığım araştırmada ulaştığım bilgiler bu tezi doğrular niteliktedir. Vretça, adını talya’daki Bretsia şehrinden alan bir Baf köyüdür. Rumca’da b harfi v diye okunduğu için zamanla değişime uğrayarak, Bretsia kelimesi, Vretsia olmuş. Nitekim İtalya’da, Latince : Briia ; Venedikli : Bressa ) bir şehir ve comune bölgesinde Lombardiya kuzey bölgesi İtalya. Alpler’in eteğinde , göllerden Garda ve Iseo’ya birkaç kilometre uzaklıktadır . 196.480 nüfusu ile bölgedeki ikinci büyük şehirdir. 3200 yıl önce kurulan Brescia (antik çağda Brixia), Roma önesi çağlardan beri önemli bir bölgesel merkez olmuştur.

Rivayet göre, Kıbrıs’ta Venedikliler Dönemi’nde Vretça bölgesi, Tomas bretsia adındaki bir Venedkliye verilmiş. Tomas Bretsia buraya yerleşip evler ve köprüler yapmış.Taş köprüler, Kıbrıs’ın Venedik döneminde dağlara kuruldu. Deve ile bakırları dağlardan limanlara taşımak için kaliteli ulaşım yolları gerekliydi.
Ayaynni Vretça arasındaki derede Venedikliler zamanında inşa edilen köprünün adı ise Roudia Köprüsü’dür. Çocukluğumun en güzel yıllarını geçirdiğim bu bölgede hiç gidemediğim ve içimde uhte olarak kalan bir yerdi. Birkaç yıl öncesindeki ilk ziyaretimi Ali Pırpır arkadaşımın motsikletiyle yapmıştık. O ziyaretimdeki notlarımdan şöyle bahsedebilirim. Mustafa Cemal bey ile birlikte gittiğimiz Vretça’da geçirdiğimiz bir iki saat sonrasında Pırpır ile toprak ve kıvrımlı yollardan köprüye iniyorduk. Mevsim tam da üzümlerin son deminin oduğu bir mevsimdi Geçtiğimiz yol kenarlarındaki bağlardan topladığımız “Ganbanari” son verim üzümlerininden tadarak, aynı muhteşem keyifle dereye inmiştik.

Tanrım bu ne güzellik! Tabiat ana, göğü delercesine yükselmiş Kara Ağaçlar, Çınar Ağaçları, masmavi gökyüzü ile doluydu. Nazik bir esinti ile kuş sesleri kulaklarıma buranın tarihini fısldar gibiydi.
Yükse ruhlarla devam etti, Roudia Köprüsü haykırışlarına.

Uzun boylu ağaçların gölgesinde su üzerinde uzanan eski taş köprü bana peri masalı kitabından bir sahneyi hatırlattı. Köprünün altında bazı peri yaratıkları ortaya çıksaydı beni şaşırtmazdı.

1571 sonrası Kıbrıs’taki osmanlı Dönemine baktığımız zaman, köye yerleşenler ile ilgili Mustafa Cemal Bey şunları anlatıyor; Mesela Mustafa Hulus diye bir köylümüz vardı doksanlı yaşlarında öldü, o köyümüze gelen ilkMüslüman ailenin “Kurdala” isimli birisinin ailesinin olduğunu söylerdi. Gerek bu adam grekse diğer gelenlerin köyden mal almaya meraklı olduklarını ve zaman içinde bütün Rum malarının böylelikle satın alındığını söylerdi. Benim hatırladığım dönemde ise mesela “Cilinya” ismli komşu bir Rum köyü vardı. Onların merasından bile mal satın alınmaya başlanmıştı. Nedense köylülerimizin toprak satın alma gibi bir tutkuları vardı.
Yapılan resmi nüfus sayımlarından elde edien bilgilere öre, Vretça’nın nüfusu şöyle bir dağılıma sahipti.

Yukarıdaki tabloda Osmanlı Döneminde 1831 nüfus sayımında vretçada yaşayan nüfus gösterilmemişse de, Girne Milli Arşiv’inden elde ettiğimiz kayıtlara göre o dönemde Vretça köyünde yaşayan Türk nüfus mevcuttu.
Dağ eteğinde kurulu Vretça köyüne ulaşım oldukça güçtü.

En yakın köy olan Cilinya’dan Vretça’ya 1930 yılına kadar yol yoktu. İngiliz idaresi bu tarihte yol yapmaya karar verdi ve kazmalarla bir yol yapıldı. Köyün erkeklerini bir hafta süre ile bu yolun yapımında bedava çalışmaya zorladılar. Daha sonra bu yol yapımında çalışacak olanlara köylü ise günde yarım şilin, yabancı ise bir şilin ücret ödemeye başladılar. Bu usulle yolu bitirdiler. Hele hele Arasından sadece bir dere geçen ve tamamen Türk köyü olan Ayyanni ile yine araçların geçebileceği bir bağlantı yolu yoktu.

Ulaşım hayvan sırtında olurdu. İlkokulda köye giden müfettişler at kullanırlardı. Vretça’da işini bitirince at ile diğer köye Ayyanni’ye giderlerdi.

Köyün geneli içinde konuşulan dil, Türkçe idi. Rumca da konuşulurdu ama esası Türkçe idi. Ev içinde çocukların anlamasını istemedikleri şeyleri Rumca konuşurlardı.

Vretça’da ilkokul ile birlikte bir de minareli Cami vardı. O zamanlar ayni şahıs hem öğretmenlik hem de imamlık yapardı. Mesela meşhur Doktor İhsan Ali’nin babası böyle birisiydi. Aynikola’dan gelip Vretça’da evlenmiş, bir süre de muhtarlık yapmıştı. Hem öğretmen hem de imamdı.

Mustafa Cemal Ceoğlu: Bizim köyde her türlü sebze ve meyve yetişirdi. Her aile geçimini buradan sağlardı. Aileler dıştan, örneğin kızartma yağı, tuz ayakkabı ve elbise gibi üretemeyecekleri temel ihtiyaçlarını satın alırlardı. Geriye kalan bütün ihtiyaçlarını kendileri sağlardı.

Bizim köyün üst başında yaz kış akan 8 – 9 inçlik bir su kaynağı vardı. Bu su hala daha var ve Rum idaresi tarafından civar köylerin içme ve kullanma suyu olarak değerlendirilir. 1974’ten evvel köyde su destebanları vardı ve bu kaynaktan gelen suyun kimler tarafından ne kadar süre ile kullanılacağını düzenlerlerdi. Aslında bu su tapulu bir su idi. Fakat kimse bütününe sahip olamazdı. Mesela bir üretici bu suyun 3 – 4 günde veya haftada sadece bir saatlik kısmına sahip olabilirdi. Bu verimli topraklarda bir düzen içinde üretim yapılırdı. Herkes kendi ihtiyacını böylelikle karşılardı.

1962 Yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkan Vekili olan Rahmetlik Dr Fazıl Küçük, tüm Baf köylerine yaptığı ziyaretler çerçevesinde Vretça (Dağaşan) köyünü de ziyaret etmiş ve o günkü köy sorunları ile ilgili şu saptamalar Halkın Sesi Gazetesi’nde kayıt altına alınmıştı.

Baf Kasabası’nın belli başlı köylerinden olan Vretça (Dağaşan), Kasabadan 28 mil uzaklıkta olup bunun 5 mili toprak ve geçilmesi güç bir yoldur. Galatarya (Yoğurtçular) dan hareket ettikten sonra büyük bir Rum köyü olan Cilinyalılar’ın bizleri yol üzerinde beklediklerini gördük. Burada uzun bir konuşma yaparak onların da dert ve sıkıntılarını dinledikten sonra yola koyulduk. Cilinya’dan ayrıldığımız zaman güneş çoktan batmıştı. Karanlıkta bu yolu katetmek zarureti vardı. Otomobiller büyük bir müşkilatla ilerlerken, her an uçuruma yuvarlanmak gibi de tehlikelerle karşı karşıyaydık. Büyük zorluklar içinde zar zor Vretça’ya (Dağaşan) ulaştık.

Köyde 495 Türk yaşamaktadır. 60 öğrencisi ve 2 de öğretmeni vardır. mektepleri yeni olup camileri ise tamire muhtaçtır. Köyün civarından geçen Kuru Dere suyundan istifade edilmekte ise de, bu beklenildiği kadar müsbet olmuyor. Mevcut İskaiyeleri inkişafa muhtaçtır. İçme suyu pek fazla olup, ihtiyaca kafi geldikten mada, daimi akan sudan bir kısım arazi de istifade edebilmektedir. Köy topraklarında orman mevcut olduğu gibi 200 dönüm de hali arazi mevcuttur.Halkın başlıca meşguliyeti, çiftçilik, bağcılık ve çobanlıktır. 1000 (Bin)dönüme yakın bir arazi ekim biçime müsait ve bunun yanında geniş bir arazi de bağlarla kaplıdır. Bahçecilik o kadar inkişaf edemeyip ancak bölge için her nevi sebze yetiştirilmektedir. Köyde bir müddetten beri başlayan meyve ağaçları yetiştirme işi, müsbet neticeler vermeye başlamıştır. Bu çerçevede köyde, elma, armut, kayısı, ceviz, renglot (Formoza) ve limon yetiştirilmektedir. Vretça’da köy kooperatifi bulunmasına rağmen biraz zayıf durumdadır.

Vretça’ya ulaşım çok zordur. Elektrik ve telefon da yoktur. Hastahanesi Panaya’ya bağlı olduğu gibi jandarması da yine mezkur köye bağlıdır. Kasaba ile irtibatı temin eden yegane yol Galatarya (Yoğurtçular) dan geçen ve fazlasıyla tamire muhtaç yoldur. Bu yolun ıslahı zaruret arz etmektedir. Çünkü ulaşım kolaylaşmaz ise köylü ürettiği ürünleri büyük kasaba ve şehirlere taşıyamayacaktır.

Köy sakinleri bugün değil, çoktan uyanmış, çoktan kendine gelmiştir. Gerek tahsil gerekse imarın bir cemaatı kalkındıracak en büyük amillerinden biri olduğuna inanarak bu hususta üzerine düşeni seve seve yapmıştır. Köyün yetiştirdiği birçok değerli elemanlar ve yine bunun yanında köy topraklarına girilir girilmez görülen inkişaf kendi leyhine en büyük krediyi sağlamaktadır.

Şüphe yoktur ki medeni milletler, her sahada olduğu gibi zirai sahalarda da büyük gelişmeler ve inkişaflar kaydetmişlerdir. Vretçalılar, medeniyeti iyi takip etmiş köylülerimiz olup köylerini her geçen gün daha da geliştirme gayreti içindedirler. Hükümet olarak bizlere düşen görev, her konuda desteklemektir. Vretçalılar’da bu azim oldukça onların azmi bizi de kamçılar. Bu nedenle daha fazlasını yapacağımızdan kuşkuları olmasın der Vretçalılara esenlikler dilerim. (Dr. Fazıl Küçük)

Hemen ardından 1963 Aralık ayında başlayan toplumlararası çatışmalar nedeniyle, özellikle Baf köylerinde yaşayan insanların daha da zorluk çektikleri aşikardır. Tahayyül edin ki, Baf’ın bir dağ köyüdür Vretça. Ulaşım zor. Telefon yok. Elektrik yok. Ama yaşam mücadelesi vardır . hem de en ağır koşullarda.Şimdiki genç nesile soruyorum? Bu koşullar altında yaşamayı, yaşamla mücadeleyi tahayyül edebilir misiniz? İşte bu hayat mücadelesi içerisinde “Alimi de çıkar, Zalimi de çıkar”

Nitekim Vretça’dan çıkan alimlere baktığımızda nüfusa göre de çok çok önemlidir.

Mesela Dr İhsan Ali; (1904-1978), Yurdu Kıbrıs için yüreği sevgi dolu bir yaşam süren Dr. İhsan bir hekim olarak hem Kıbrıslı Türklere, hem de Kıbrıslı Rumlara hizmet verdi. Belli bir görüş sahibi ve zeki bir politikacı olup, gerek yerel, gerekse uluslararası politika ile her zaman yakından ilgili idi.

Bir iç hastalıkları uzmanı olarak 1934 yılında ülkesine döndüğü zaman, Baf’a yerleşti ve oradan, İngiliz sömürge yönetimi altındaki Kıbrıs halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi mücadelesine büyük katkılarda bulundu. Kıbrıs Türklerinin siyasal, sosyal ve ekonomik sorunları ile ilgili olarak düzenli makaleler kaleme aldı. Önce 1935’de, ilerici Kemalist Ses gazetesinde, haftalık olarak tıbbi konular üzerine yazmaya başladı. Daha sonra Söz gazetesinde siyasal makaleleri çıkmaya başladı ve bir yıl sonra bu gazetenin yazı işleri müdürü oldu. KATAK çevresindeki Kıbrıs Türk liderliğini eleştirdi ve kendisi de KATAK’ın Baf kaza sekreterliğini yapmaktaydı.

1951-53 yıllarında, Dr. Küçük’ün politikalarına muhalif olan Necati Özkan’ın İstiklâl gazetesinde yazdı. Dr. İhsan Ali, Baf Maarif Encümeni üyeliği yanında, Baf Türk Birliği Kulübü’nde de sosyal yönden aktifti ve ayrıca Baf Belediye Meclisi üyeliği yaptı.

Dr. İhsan Ali, Cumhurbaşkanı Makarios’un yakın bir dostuydu ve 1970’de onun siyasal danışmanı olarak atanmıştı.


Özker Hoca (Özker Özgür); Önde gelen bir Kıbrıslı Türk siyasetçisiydi. Özgür, , Baf İlçesine bağlı Vretça köyünde 1940 yılında doğdu . 1961-1975 yılları arasında adada orta öğretimde İngilizce öğretmeni olarak çalıştı. Öğretmenlerin oylarıyla 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin Kurucu Meclis’ine seçildi. 1976-1996 yılları arasında Kıbrıs’taki Cumhuriyetçi Türk Partisi CTP genel başkanlığını yaptı . 1993 yılının erken genel seçimlerinde yeniden Parlamento’ya seçildi ve Başbakan Vekili ve Kuzey Kıbrıs Devlet Bakanı olarak görev yaptı .
1997’de Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin parti içi siyaset çatışması nedeniyle başkanlığını bıraktı. Daha sonra Birleşik Kıbrıs Partisi olarak devam eden Yeni Kıbrıs Partisi üyesi olarak siyasi hayatına devam etti . Özker Özgür 22 Kasım 2005’de aramızdan ayrıldı.

Av Süleyman Şevket; (1908-1936) Şevket, 1926’da liseden mezun oldu, o günün şartlarında İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdi ve “Barrister-at-Law” ünvanı almak için birkaç yıl da Londra’da eğitim aldı. Sonra da Baf’a gelip kayıtlı avukatlık yapmaya başladı. Mesleğinde çok başarılı, Türklerin Rumların dikkatini çekmiş ayni zamanda çok sosyal bir gencimizdi. Maalesef 1936’da henüz 29 – 30 yaşlarında iken, arabası ve şoförü ile birlikte sel sularına kapılarak öldü. Ölümü Baf ve Leymosun bölgesinde büyük bir üzüntüye neden oldu. Nitekim hakkında Türkçe ve Rumca ağıtlar yazıldı.

Süleyman Şevket, spora da çok meraklı idi ve Limasol’da “Kıbrıs Türk Atletizm Birliği Yıldızlar” diye bir de takım kurmuştu.

Ramadan Güney; (18 Şubat 1932 – 2 Kasım 2006) Kıbrıs’ın Baf bölgesinde Vretça köyünde doğdu. Okuldan ayrıldıktan sonra, İngiliz ordu ve polisinde görev yaptı. 1955’te, EOKA’nın yükselişi ile birlikte Kıbrıs Rumları, İngiliz yönetimi ve Yunanistan ile birleşme için şiddetli bir kampanya yürüttüler ( enosis ) Güney, EOKA’ya karşı kurulan Volkan organizasyonunun kurucu üyeleri arasında yer alarak mücadele etti. 1958’de İngiltere’ye göç ederek müzik yayıncılığı işini kurdu ve 35 yaşındayken milyoner oldu. İngiltere’de bir Türk mezarlığı kurulması amacıyla Birleşik Krallık’ın en büyük mezarlığı olan Brookwood Mezarlığı’nın sahibi oldu . Güney ayrıca UK Türk İslam Güven kurucusu ve başkanıydı.

Prof Dr. Salih Karaali; Astronomi Profesörü İstanbul Üniversitesi

Halit Ali Riza; Meclis Üyesi

21/09/1961 – 01/05/1964 (Temsilci-Kıbrıs)

Tabi ki Cemal Mehmet Mida ; İngiliz Sömürge Yönetimine isyan eden, baş kaldıran, yıllarca Trodos dağlarında yüzlerce; Asker, Polis, Jandarma, Komandoyu peşinden koşturtan Asi CEMAL MİDA, Baf’ın Vreçça köyündendir. Sakin, sessiz, az konuşan; Kısa boylu, tıknaz birisi olduğu söylenir. Cemal MİDA, Herkese yardım eden, İyilik sever, Merhametli, çalışkan bir adammış. Köyümüz Vreçça’nın Trabeza Ormanlık ve dağlık bölgesinde keçi çobanlığı ile uğraşırmış. Her şey, İngilizlerin; dağda, ormanda keçi otlatma yasağından sonra olmuş. Davarını satmak istemeyen MİDA, ormandan kaçarak düz araziye inmiş. İnmiş inmesine de, o bölgenin çobanları rahat yüzü göstermemişler ona. Her gün dayak yermiş Mida. Keçileri çalınırmış. O bölgeden de çekip gitmesi için her türlü eziyeti yapıyorlarmış ona. Sakin ve sessiz, iyilik sever, karıncayı ezmekten korkan bir insanın adaletsizlik,eziyet, haksızlık, aşağılanma, horlanma karşısında nasıl canavarlaşabileceğini anlatan ibretlik bir hikayedir Cemal MİDA’nın öyküsü.

Mustafa Cemal (Ceoğlu) ise Mida olayını şöyle anlatıyor; Mida Bir hırsızlık olayına karıştı ve kısa süreli hapse girdi. Salıverildiği günün gecesi arkadaşları ile yeme içme düzenledi. Köyün muhtarı Kara Hasan ki Denktaş’ın eniştesi idi, rahatsızlık yarattıkları için bunlardan şikayetçi oldu. Bu şikayet davasının görüleceği gün sabahtan Mida Kara Hasan’ın önünü keser ve onu öldürür. Böylelikle dağlara kaçmak zorunda kalır. Bu kaçışı dört yıl sürer. Dağlarda saklanır. İngiliz idaresi başına ödül koyar ve birisinin ihbarı sonucu yakalanır ve idam edilir. İngiliz Valisinin, teslim olması halinde, canının bağışlanacağını ilan etmesine rağmen, MİDA teslim olmadı. Ta ki; ölüsünü, dirisini getirene para ödülü verileceğinin ilanına kadar. O günden sonra, MİDA’yı gören görmeyen İngilize ihbar etti. MİDA vuruldu. Yaralı olduğu halde , kıstırıldığı yerden kaçtı. Kan kaybından dermansız kalınca yakalandı. İdam edildi. O dönemin Halk Kahramanlarından biridir Cemal MİDA.

Mustafa cemal Vretça (Dağaşan) köyünün olumsuz şanı ile ilgili ise, “Bu iddiaların gerçek payı da vardır. Cinayetlerin işlendiği doğrudur. Eskiden çok fakirlik vardı. Herkes kendi hayatını idame ettirebilsin diye bir şeyler yapmaya çalışırdı ve bazıları da başkalarının hayvanlarını çalma yönüne giderdi. Bu arada tabi ki cinayetler de olurdu” diyor.

Kıbrıs’ın yakın tarihinin izlerini bulmak için çok derin kazmak zorunda değilsiniz.1974 öncesi köyler “Kıbrıslı Rum” ya da “Kıbrıslı Türk” eğilimindeydiler. Fakat 1974 olaylarından sonra, Kıbrıslı Türkler, köylerini, evlerini geride bırakarak kuzeye göç etmek durumunda kaldılar. 1974 yılına gelindiği zaman Vretça’daki durumu ise şöyle özetliyor Mustafa Bey. “Tabi ki öncelikle köyü savunma yönüne gittik. Köyden bir yıl sonra ayrıldık. Köylülerimiz, civar köylerden gelen Türklerin Lefke’ye kaçırılmalarında büyük rol oynadılar. Beklemeyle geçen bu bir yıl tabi ki çok zor oldu. Hatta köy çocukları “eğitim isteriz” diye miting bile yaptılar. Sonra genel anlaşmalar ile Kuzeye geçtik. Gelirken silahlarımızı, taşınabilir eşyalarımızı hatta köye birkaç yıl önce dikilen Atatürk büstünü bile alarak geldik.

Kuzeye göç eden Vretçalılar maalesef topluca yerleştirilmediler. Köylülerin bir kısmı Minareliköy’e, bir kısmı Maraş’a ve diğerleri de Lapta’ya yerleştiler ya da yerleştirildiler. Böylelikle köyün birliği devam edememiş oldu. Bu nedenle Dağaşanlılar Vretça Dayanışma Derneği’ni kurarak, değişik bölgelerde etkinlikler yaparak köylüleri bir araya getirmeye çalışıyoruz. Özellikle gençlerin köy duyarlılığı kazanmalarına çalışıyoruz.

Vretça

Doğduğum köy hayallerimde
Taştan duvarlar, topraktan damlar
Bahcede fırınlar tüter
Taze ekmek kokuları
Hellimlisi zeytinlisi bittaların*
İştahla yediğimiz

Bir dağ eteğine yaslanmış
Havası sert, insanı sert
Bahçeleri bol ürünlü
Mayhoş perabe* elmaları, lengrodlar*
Dallarında sallanan bal tadında incirler
Ve köyün zenginliği çeşit üzümler
Cefalorisodan* akan, kabına sığamayan
İçimi güzel soğuk sular

Ne evlatlar yetiştirdi bu köy
Özker Özgürler, Dr İhsanlar
Barış ateşine odun oldular
Kominist hain dendi
Bu vatanseverlere
Süleyman Şevket de Vretçalıydı
Üstüne titrenen genç avukat
Türkün rumun gözünde insan mı insan
Davalara bakardı
Irk ayırmadan, fakir zengin demeden
Pembe yüzlü, güler yüzlü
Her iki toplumun da sevgilisi
Hayatının baharında
Sellere kurban oldu yazık

Meşhur eşkiya Mida da çıktı bizim köyden
Ve diğer katiller
Yüz karası adamlar
Yenik düştüler bu yaşam savaşında
Elleri kanlı
Yine de severim köyümü
Bağını bahçesini toprağını
İyisini kötüsünü insancıklarının

O eski haliyle özliyeceğim
Vretça diye diye köyümü.

Bitta: bir börek,çörek türü
Perabe elması: küçük pembemsi sert ve mayhoş bir elma türü
Lengrod: Formoza eriği olarak da bilinen büyük ve lezzetli bir erik
Cefaloriso: köyün üst tarafından çıkan büyük bir kaynak

(Erden Aziz)

Voice of the Island 2018 – Cemal Dermuş

 



Benzer Haberler

Bitcoin’in fiyatı 71 bin dolara yaklaştı

AA

Sabiha Gökçen Havalimanı’na 3 uçak iniş yapamadı

AA

Kumarhaneden kazandığı parayı Ercan’dan çıkarmaya çalışırken tutuklandı!

Voice Kıbrıs Haber

Hayvan üreticilerinin eyleminde 4 kişi tutuklandı

TAK

Nöbetçi eczaneler (21 Mayıs 2024)

Voice Kıbrıs Haber

Bakanlar Kurulu toplantısı başladı

Voice Kıbrıs Haber