FeaturedKIBRIS

‘Bu hassas bölgemiz için yıkıcı bir siyasettir’

Asım Akansoy Kathimerini gazetesine verdiği röportajda Doğu Akdeniz’deki gerginliği de değerlendirdi.

Asım Akansoy’un Kathimerini gazetesine verdiği röportajın tam metni:

Son değerlendirmelerinizde Kıbrıs Türk tarafında doğal gaz konusunda sert retorik yanlısı olarak öne çıkan simaları “ateşle oynamakla” itham ettiniz. Bu konuyu biraz açar mısınız? Adanın güneyindeki aşırı unsurlarla beraber bu öğelerin Kıbrıs’ı yeni maceraların, çatışmaların eşiğine getirmesi sizi endişelendirmekte midir?

Kıbrıs tarihi, kendince hak arayışları altında toplumları çatıştırma tarihidir. Adaletten, ortak akıldan ve uzlaşmadan yoksun bu arayışlar, adadaki statükonun da nedenidir. Fiili bölünmüşlük süreci ya işlevsellik adına hukuka hükmetme ve düzen içi dengeleri bozma, ya da uzlaşma arayışı yerine mağduriyet dürtüsü ile çatışmayı körükleme ile şekillenmiş, ardından çatışma ve acıların kurbanı olunarak şekillenmiştir.

Bugün yapılanlara bakıyoruz da, her iki taraftaki Milliyetçilerin tarihten en küçük bir ders almadıklarını görüyoruz. Yine aynı dayatmalar, aynı kabadayılıklar. Modern tarihten nasibini almamış bir görüntü var buralarda.

Ortada bir güç savaşı var. Kıbrıs Rum tarafının Doğu Akdenizdeki doğal gaz girişimlerini, Kıbrıslı Türk toplumunu yok sayarak sürdürmesi kabul edilemez. Sayın Anastasiadis, kapsamlı çözüme ancak Kıbrıslı Türk Lideri ve önerilerini dikkate alarak ulaşabilir. Bunu yapmadığı ve farklı bölgesel ittifaklarla güç alanını büyüterek Türkiye’ye karşı bir cephe açtığı ölçüde, gerilim artacaktır. Kaçınılmazdır.

Bir haritaya baksalar, Türkiye’nin bölgesel kapasitesini görecekler. Dolayısıyla aslolan güç dengeleri üzerinden pozisyon geliştirmek olmamalı. Bu eski ve bizim hassas bölgemiz için yıkıcı bir siyasettir.

Buna karşılık, kapsamlı çözümün ancak ve ancak çözüm ile ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları ile çözülebileceğini göz ardı edenler de yine aynı şekilde, sahada değilse de masada çözümsüzlüğe oynamakta ve statükonunun devamını sağlamaktadır. Kuzeyde bu yönde bir siyasetle, iki ayrı devlet gibi siyasi söylemlerle bir yere varılmayacağını, müzakere tarihine bakıldığında bu yönde nice siyasi tavır olduğunu belirtiyoruz. Güneydeki milliyetçi siyasi aktörler onyıllarda üniter devlet ya da Kıbrıs Cumhuriyeti altında birleşme gibi bir hayali büyütmeye çalışıp da başarısız oldularsa, kuzeydekiler de iki ayrı devlet hayali ile başarısız oldular. Çünkü Kıbrıs tarihi ve toplumların karakteri gibi pek çok faktör, çözümün yapısının ne olabileceğini, federal çözüm dışında adaya istikrar gelmeyeceğini bize çok net göstermektedir.

Geçtiğimiz haftada AB’nin almış olduğu yaptırım ve Kıbrıs’ta iki taraf arasındaki son gelişmeler ışığında doğal gaz konusunda sizce hala çıkış noktası bulunabilir mi? Böyle bir olasılık mevcutsa olası çözüm formülü ne olacak?

AB’yi önemseyen bir kişi olarak, AB’nin Kıbrıs sorununda adil olduğunu düşünmüyorum. Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Türklerin temsiliyetini içermemektedir. Kıbrıslı Türk Liderin, toplumun görüş ve beklentilerini gözetmeyen değerlendirme ve kararların meşru olduğunu düşünmüyorum. AB, Kıbrıs konusunda sadece Kıbrıs Cumhuriyeti eksenli bir tavır bir duruş sergilememeli. Sergilediği ölçüde adanın kapsamlı çözüm sürecinde etkin ve belirleyici rol alamayacağı gibi adanın birleşme sonrası geleceğinde güven veren bir yapı olarak değerlendirilmeyecek. Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerinin AB bağlamında Kıbrıslı Türk yetkilileri göz ardı eden bir tavır sergilemelerini inanın aşırı bencil bir duruş olarak değerlendiririm. Böyle bir denklem içerisinde Kıbrıslı Türklerin de kendi yol haritalarını Türkiye ile birlikte çizmekten başka bir alternatifi kalmıyor.

Ne yazık ki, Kıbrıslı Rum siyasi elitleri, Kıbrıslı Türklerin değerini anlamadı. Ve bu hatasında hala ısrar ediyor.

Kısa vadede doğal gaz konsunda bir çıkış olabilme ihtimali görmüyorum. Tek çözüm olan uzlaşının, içinde bulunduğumuz kontrolsuz ortamda tesis edilmesi ancak müzakere masasının kurulması ile mümkün. Bu konuda da top Sayın Anastasiadis’in önündedir. Çünkü Sayın Akıncı, yeni bir müzakere süreci ile ilgili net bir duruş ortaya koymuştur. Bu duruşunu da toplum olarak paylaşıyoruz. Çözüm odaklı olmayan bir sürece girmeyeceğiz. Yeni bir süreç bitmek üzere kurgulanmalıdır. Bu da cesaret ister, Liderlik ister. Sayın Anastasiadis bunun farkında mıdır, bilmiyorum. Eğer müzakere masası kurulmazsa, gerilim devam eder, diye de düşünmekteyim.

Dışişleri Bakanı Kudret Özersay geçen hafta gazetemize artık Kıbrıs’ta farklı çözüm modellerin tartışılacağı mesajını verdi. Bu görüş hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu fikir Kıbrıs Türk tarafından ne denli karşılık bulmakta?

Tarihsel olarak bakıldığında da belirli oranda bir Kıbrıslı Türkün, ayrı bir devlet yapılanmasını arzuladıklarını yadsıyamayız, ancak yine aynı kesim bunun mümkün olmadığını da çok iyi biliyor. Çünkü siyaset arzu işi değil, mümkün olana bakılır. Ancak mümkün olabileni gözeten çözüm sürecinde esas sorun, ne yazık ki ortaklık değerlerinin zayıflamasıdır. Bunun adı aslında ortak kültürdür. Ortak yaşam kültürü zayıflamaktadır, kuşaklar değişmekte beklentiler günlük hayat odaklı değişmektedir. Ve elbette bu ortak değer gerilemesinin siyasi karşılığı, kabullenilmeme, benimsenmeme, kabul görmeme algısıdır. Bu psikolojinin siyasi arayışıdır aslında toplumsal realite. Ortak kültürün zayıflığı ve giderek gerilemesi ayrışmayı artırmaktadır. Çünkü hayat devam ediyor. Her birey ailesine, çocuklarını geleceğine dair elle tutulur, somut gelişmeler bekler. İnsani bir durum bu.

Kamuoyu araştırmalarında biz her zaman iki ayrı devlet eğilimini gördük, ancak Kıbrıslı Türkler 2004’de federasyona yüzde altmış beş evet dedi. Bu irade canlıdır. Toplumlar hassastır ancak olmayacak duaya da amin demezler.

Sonuçta zaten Federasyon dışında bir çözüm modelinin bugünün uluslararası konjonktüründe dikkate alınabileceğini düşünmüyorum.

Doğalgaz konusu ile eş zamanlı olarak gündeme gelen ve tartışmalara neden olan Maraş konusu hakkında bir Mağusa insanı olarak ne düşünüyorsunuz? Kapalı şehri nasıl bir gelecek beklemekte?

Maraş bir hayalet şehir.  Bir ölü şehir. Bir ölü ile sürekli yan yana yaşamak nasıl bir duygudur bilir misiniz? Mağusalıların her gün yaşadığı duygudur bu. Gerek siyasi gerekse insani nedenlerle açılması yerinde bir karar olur. Ancak Maraşı açmak Kıbrıs sorununu çözmekten daha zordur diye de düşünmüyor değilim. Sonuçta, kapsamlı çözüm parametrelerini kesinlikle bozmadan, 74 öncesi sahiplerine iade edilmek kaydıyla, BM idaresinde açılabilir, diye düşünmekteyim. Bu yönde girişim yapılmalıdır. Ancak benim için kapsamlı çözüm Maraş’tan elbette daha acil ve önemlidir. Bizi Federasyona taşıyacak kapsamlı çözüme ait dengeleri bozmamak kaydıyla adım atılmalıdır.


Benzer Haberler

Döviz piyasaları sakin seyrediyor

Voice Kıbrıs Haber

Yeşil Hat Tüzüğü’nün yürürlüğe girmesinin 20’nci yılı… Ledra Palace Otel’de etkinlik düzenlendi

TAK

“Serdal Gündüz, Ebeler ve Hemşireler Birliği’ne başvurması için yardım etti”

Voice Kıbrıs Haber

Şampiyon Melekler’in anısına “Yasak Şubat” adlı klip çekildi

TAK

Bazı bölgelerde 2 saatlik elektrik kesintisi yapılacak!

TAK

Mağusa’daki altı plaj 15 Mayıs itibarıyla hizmet vermeye başlıyor

TAK