Bu günkü yazıma hiç görmediğim ve gitmediğim bir köyün, Baf köyünün bendeki izleri , izlenimleri ile başlamak istiyorum. Evet Baf dendi mi, söylenecek çok söz var demektir. Efsaneleri çoktur. Alim insanları çoktur, Zalimleri olduğu gibi…
Voice of the Island – Cemal Dermuş
Bundan’mıdır Baf’a ait şu ata sözü bilmem ama gerçekliğine de inanırım. Kıbrısta “Alimi da zalimi da Baf’tan çıkarmış.”Tabi ki güzeli de.Bir kere Baf’ta doğmuş AFRODİT. Kıbrs anıldığında AFRODİT ile anılır önce. Peki ya Sarı Selim, Baf üzümlerinden elde edilen şaraplara hayranlığından almadı mı kıbrısı. Atalarımız bu topraklara bundan dolayı kök salmadı mı?
Ben de bir Baflı ve üzüm bağlarının bol olduğu bir köydenim. Belki de bu yüzdendir onlara kanımın fazlasıyla kaynaması.Orta okul ve lise yıllarımda tanımaya başlamıştım Baf’ın bu köyünün insanlarını. Tanıdıkça kanım kaynamış ve daha çok tanımak istemiştim.
Dış görünüşleri kaya kadar sert, yürekleri ise kuş tüyü yastıktan yumuşak. Resmen al başını emanet et cinsinden.
Daha gençlik yıllarımda hiç aşık olmamışken , “AHHHHHHH keşke aşık olsam ve bu köylü birisine aşık olsam” deyişlerim dün gibi anılarımdadır.
Deli toyluk işte. Aşık oldum mu? Bilmiyorum.
Ama Benden önce aşık olan, hem de kör kütük aşık olan bir köylüm vardı.
Veeeeeeeeeeeeee aşk hikayesi başlar bir hastahane odasında . Bağlarda bağlanıp üzümlerinden şaraplar zivaniyalar yapılır ve bu aşk büyür de büyür…
Bir flaş patlamasında doğmuştu bu yüce aşk siyah beyez bir fotoğraf karesinde. Belki de üzüm tadıydı ,Üzümün şira kokusuydu Sarı Selim’i Kıbrıs’a aşık ettiği gibi…
Çok istememe rağmen Rahmetlik köylüm, abim , saygı duyduğum, rahmetler dilemeyi asla esirgemediğim Öztan Özatay ( Foto Özatay )gibi aşık olamamıştım belki bir kıza…. Lakin insanına aşık oldum yürekten ve sımsıkı bir bağlılıkla. Tıpkı kendi doğduğum köyüme ve köylülerime olduğum gibi.
Allah rahmet eylesin. Unutamam Osman Serini . Unutamam sınıf arkadaşım Tülay’ı. Unutamam Alper Yarbayımı . Unutamam şöför Darbaz’ı. Unutamam iş arkadaşım Darbaz Yiğit’i ve daha nicelerini … Arodezliler’in şidi yaşadıkları köyün eski ismi Gabudi. Şimdi ise Kalkanlı. Gabudi köyünden her geçtiğimde ayrı bir mutluluk hissettiğimi de biliyorum. Çünkü seviyorum insanını.
Ve Arodez … aşağısı, yukarısı ( Bano, Gado) başlıyor hikayesi…
Akamas Yarımadası çarpıcı güzellikleri, çevresel zenginliği ve çok çeşitli yerel fauna ve florası ile çok zengin bir bölgedir.
Pano Arodhes,(Yukarı Arodez) hakiki bir şarapçı köyüdür; ana geliri üzümlerden kaynaklanıyor ve evde tüketilmek üzere üretilen mükemmel şarapların yanı sıra, İtalyan grappa ve Fransız eau de vie’ye benzer zivania adı verilen yerel içki de üretilmektedir.
Pano Arodes, uzun Cypress ağaçlarıyla çevrili bir tepenin üzerinde yer alır. Evlerin tamamı taş döşelidir. Hemen altında ise tamamen Kıbrıslı Türklerin yaşadığı Kato Arodhes (Aşağı Arodez) bulunuyor.
1831 Osmanlı Nüfus Sayımı’nda sadece bir adet Arodes gösterilir ve o sırada köy karışık bir nüfus yapısına sahipti. Ancak ilk İngiliz nüfus sayımında, Arodes’in “üst” ve “alt” olarak bölünmesini görüyoruz. Kato (alttaki) Arodes ağırlıklı olarak Müslüman iken Pano (üstteki) Arodes karışıktı. Pano Arodes’teki Müslüman nüfus, İngiliz döneminde sıklıkla dalgalı ve durgunluk yaşarken, Kıbrıs Rum nüfusu istikrarlı bir şekilde yükseldi ve ardından önemli ölçüde azaldı.1946’da Köyün toplam nüfusu 617 iken 1960’da 492’ye düştü.
Kato (Aşağı Arodes) de ise Nüfus yapısı şöyle seyrediyordu.
1958’de Kıbrıslı Türkler, kelimenin tam anlamıyla “kalkanla silahlanmış” anlamına gelen Kalkanlı’nın alternatif ismini kabul ettiler.
1962 Yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumharbaşkan Vekili olan Rahmetlik Dr Fazıl Küçük, tüm Baf köylerine yaptığı ziyaretler çerçevesinde Aynikola köyünü de ziyaret etmiş ve o günkü köy sorunları ile ilgili şu saptamalar kayıt altına alınmıştı.
Baf- Poli Bölgesi’ndeki Aşağı ve Yukarı Arodes’teki toplam Türk nüfus 650 civarında olup,3 öğretmen ile 110 ilkokul öğrencisi mevcuttur. Köy halkıgenellikle çiftçilik, bahçecilik ve çobanlıkla meşgul olmaktadır. Arodesliler önemli miktarda bağcılıkla da uğraşıp, yetiştirdikleri mahsülü tamamen şarap ve zivaniya imalinde kullanılmaktadır.
Köy Kooperatif Şirketinin 808 lira ihtiyat ve 1535 lira depoziti bulunmaktadır. Köyde telefon olmasına rağmen cereyan henüz mevcut değildir.Köyde sıhhat merkezi de olup, her hafta doktor gelip köylüye hizmet vermektedir. Köy yakınında bulunan Lara Deresi’nin baraj inşasına çok müsait yerleri bulunup, yapıldığı takdirde köylüye çok avantajlar sağlayacaktır.Köyde kurulan şarap fabrikası desteklenmesi halinde bölgede önemli bir konuma gelebilir. Yukarı Arodes köyünde yaşayan Türk nüfusun çocukları da Aşağı Arodes köyünde eğitim görmektedirler.
1963 yılı sonrasındaki toplumlar arası çatışmalar sırasında Yukarı Arodes köyündeki Kıbrıslı Türkleri birçok kez geçici dönemler için Aşağı Arodes’e sığınmaya çalıştılar .
1974’ten sonra Kıbrıslı Türk köylülerin çoğu gizlice dağların üzerinden Türk kontrolündeki kuzeye kaçtı.Bu kaçışlar sırasında Reyhan Güneş isimli kadin,Kocasiyla birlikte dağdan gelirken kucağında bebeği ve yeni hamileyken uçurumdan düşerek hayatını kaybetti.
İkinci aşamada köylülerin geri kalan kısmı 20 Ağustos 1975’te UNFICYP tarafından bölgenin kuzeyine kadar eşlik ettirildi. Çoğunlukla Güzelyurt kasabası yakınlarında Kalo Chorio (Kapouti) / Kalkanlı köyüne yerleşmiş oldu. Bazıları Gazimagusa’daki Varosha / Maraş’a yerleştirildi.
Arodes köyündeki Kıbrıslı Türklerin ayrıldıktan sonra, 1970’lerin sonunda Kuzeyden gelen Kıbrıslı Rumlar Pano Arodes / Kalkanlı’ya yerleşti. Köyün Kıbrıslı Türk evlerinin çoğu yıkılmıştır. 1970’lerin sonlarında, köyün Kıbrıslı Rum sakinlerinin çoğunluğu da ayrıldı ve kasabalarda yaşıyorlar.
Arodes köyünü terketmek durumunda kalan Arodeslilerin gururu olan şair Sevcan Ekrem İstanbullu’nun köyü, köylüleri ve Kıbrıs’ı anlatan şu destanını okursak, yaşananları çok daha net anlayabiliriz.
Voice of the Island – Cemal Dermuş
GÖÇ DESTANI
Kıbrısta yaşananlar
Türk ve rum kavgasıydı
20 Temmuz 74
Bir dönüm noktasıydı
Sıcak savaş durulmuş
Yatışmıştı ortalık
Her şey süt- liman oldu
Sanılmıştı bir anlık
Pek çok şehit vermişti
İki taraf ne yazık
Merhem olmazdı buna
Ne para ne de azık
Büyükler radyolarda
Her gün demeçler verdi
Birbirlerine çatıp
Sürekli küfrederdi
Ecevit kıbrıslının
Gözünde bir kahraman
Türk için kurtarıcı
Rum için kara düşman
Denktaş Makaris’u
Suçladı o da onu
Çözemediler asla
Kıbrısın sorununu
Bizimkiler ‘Kuzeyde
Toplanmalıyız’ dedi
Göklere uçtu birden
Güneyli Türk sevindi
Rumlar engel yaratıp
Karşıydı gitmemize
Bütün dünya karşıydı
Kuzeye geçmemize
Kimi dağı aşarken
Kaza geçirip öldü
Kimi dağ başlarında
Yakalanıp dövüldü
Kimi barış gücüyle
Geçiverdi kuzeye
Kimi maceralarla
Konu oldu dizeye
Türkiye, Yunanistan
Kıbrıs’ta Türk ile Rum
Görüşüp bu konuyu
Hergün yaptılar yorum
Kuzeyde Türk okullar
O yıl yine açıldı
Güneydekiler ise
Tümden kapalı kaldı
Kuzeye geçemeyen
Büyük-küçük hep darda
Çaresiz ve başı boş
Kalakaldılar orda
Ne bağa gidebildi
Ne tarlaya köylüler
Karanlıkta kalarak
Ne gün yüzü gördüler
Adamlar kahvelerde
Her gün pineklediler
Kadınlar sa evlerde
Günleri geçirdiler
Orada kalanlar için
Gergin bir bekleyişti
Ne olacaktı acep
Çok karmaşık bir işti
Harekattan bu yana
Bir yıl geçti ki birden
Taraflar anlaşınca
Karar çıktı aniden
Türklerin gidişine
Rumlar ‘tamam’ dediler
Kısa bir süre sonra
Bitecekti özlemler
Şaştık kaldık hepimiz
Rum nasıl ‘ evet’ dedi
Nasıl oldu bir anda
Bu işe izin dedi
Meğer kısa süreli
Gideceğimiz sanıldı
Gidiş o gidiş oldu
Bunda çok adlanıldı
Antlaşma olacaktı
Hesabıyla Türkleri
Gönderdi Rum yönetim
Güya gelecek geri
Başladık toplamaya
Pılımızla pırtıyı
Götürmek istiyorduk
En ufak kırıntıyı
Her şeyi toparladık
Küpleri, tekneleri
Penevetle birlikte
Seleyle sepetleri
Kimi köfünlere de
Doldurduk öteberi
Bulguru, böğrülceyi
Hem kuru üzümleri
Bir kenarda dururdu
Şarap laminzanası
Çakizdezle hellimin
Gelecekti sırası
Pekmezler şişelerde
İçilmeyi beklerdi
Her şey hazır olunca
Sıra onlara geldi
Zivaniya küpleri
Dizildi birer birer
Diğer pırtı yanında
Onlar da elbet gider
Tencere, tavaları
Yerleştirdik kasaya
Gidecek kapkacağı
Sıraladık masaya
Şiltelere yorganlar
Dürüldü, hazırlandı
Bohçalara giyecek
Doldurup toparlandı
Dolaplar, karyolalar
Bırakıldı öylece
Hazırlığın heyecanı
Devam etti günlerce
Tavşan, hindi, bulliler,
Hepsi kesilip yendi
Bu kesişe en fazla
Çoluk- çocuk sevindi
Ucuz, ucuz Rumlara,
Sattık tüm sürüler
Bunun yanında bir de
Eşekle, inekleri
Arodezli Rumların
Birçoğu üzüldüler
Gidip dönülmeyeceğine
İnanmayıp güldüler
İ Thiya Barasgevu
Hatıra sesta verdi
‘Bir gün düğününüze
Elbet gelirim ‘ dedi
İliya, Bandabulİ
Stefo ile Pedasi
Ağni, Martu, Hristina
Mazide kaldı hepsi
Gün gelip de çatınca
Bindik otobüslere
Çocukluk köyümüzü
Bırakıyorduk ellere
Pılımızla pırtımız
Yüklendi kamyonlara
Şoförler Rum olunca
Şaşırdık olanlara
Bazı Rumlar ağladı
Türkleri uğurlarken
Kimisi karıçladı
Beddua yağdırırken
Konvoy hareket edip
ARODEZ’i terk ettik
Kahika, Stumbi,Çad’a
Rum köylerinden geçtik
Şarkılar söyleyerek
Yol boyu coşuyorduk
Kuşlar gibi uçarak
Meçhule koşuyorduk
BAF’tan geçtik son defa
Biraz mahsun bakarak
Her şeye sünger çektik
O diyardan kaçarak
Aklımıza gelmezdi
Yıllar geçtikten sonra
İstesek de gitmeyi
İmkansız oralara
Kıbrıslı kimliğimizi
Yitirmek olasıydı
Kıbrıslı, Kıbrısımın
Çekirdeği, asıydı
Yeşil hat iki bölge
Yapacaktı Kıbrısı
Güney Rum’a bırakıldı
Bize öbür yarısı
Yollarda süzülürken
Otobüs ve kamyonlar
Ağustos sıcağında
Bol bol içildi sular
Annemizin yaptığı
Yumuşacık hellimli
Yol boyunca çiğnendi
Bol soğanlı zeytinli
Köfter- sucuk yiyerek
Azıcık oyalandık
Karnımız acıkınca
Çöreklere dolandık
Bir heyecan sardı bizi
Lefkoşa’ya varınca
Türk Bayrağı göklerde
birden dalgalanınca
Sevinç çığlıklarıyla
doldurduk otobüsü
yaşadığımız o günün
Bir başkaydı büyüsü
Çocuklukla gençliğin
Karmaşık duygusunu
İşte o gün yaşadım
Savaşın olgusunu
Otobüsler durunca
Bir izdiham yaşandı
Akrabalar buluşup
Sarılarak ağlandı
Kimileri bir yılın
Özlemini giderdi
Kimi de özgürlüğün
Tadıyla neşelendi
Sandviçle meyve suyu
İkram edildi bize
Bir yetkili nutukla
Birden başladı söze
Konuşarak gündemi
Bol, bol havalar attı
Bizi orada bekletip
Epeyce oyalattı
Rum şöförler oradan
Dönüverdiler geri
Bizse yola devamla
Gidecektik ileri
Yeni bir köye şimdi
Yerleştirilecektik
Beğenmesek de yine
Hep boyun eğecektik
Çok merak ediyorduk
Bu yeni köyümüzü
Rab gerçek kılar mıydı
Fantezi düşümüzü
Bir saatlik bir yolla
Vardık bu yeni köye
Çorak, sessiz haliyle
Benziyordu ölüye
KAKLANLI verilmişti
köyümüzün adına
Eskiden kurulmuştu
OMORFO’nun yanına
GABUDİ ise onun
Eski, Rumca adıydı
Biz bilmiyorduk ama
Bu isim anlamlıydı
Evler büyük, yeniydi
Alışmadığımız kadar
Yine de sevemedik
Ondan geliyordu dar
Önce gelenler buldu
Ganimet mobilyalar
Ziynet eşyaları ve
Örtü ile çarşaflar
Bulamayanlar ise
Uzaktan bakıyordu
Diğerleri inada
Hep hava atıyordu
Hükümet halka biraz
Yardım eli uzattı
Koltuk, yatak vesaire
Öte beri dağıttı
Bir süre sonra bunlar
Kırılıp çöpe gitti
Sağlam mal olmayınca
Pilleri hemen bitti
Sıra taşınmaz mala
Gelince haksızlıklar
Gecikmeden başladı
Partizan ayırımlar
Birçok insanı mağdur
Etti Türk hükümeti
Güneyden o coşkuyla
Koşup gelen milleti
Hiç malı olmayana
Mal verdi hesapsızca
Malı olan birçoğu
Kandırıldı yalnızca
Yerleşik ve yerliler
Topladılar parsayı
Mobilya, ev,araba
Bahçe ile arsayı
Baştakiler yönetip
Çevirdiler dümeni
Haksızlığa uğradı
Birçok GÜNEY GÖÇMENİ
Kimi mağdur göçmenler
Yurt dışına göçtüler
Kimiler dayanmayıp
Hastalanıp öldüler
Kimisi düşünmekten
Tüm kafayı sıyırttı
İstisna birkaç kişi
Gayet memnun kırıttı
Öyle , böyle otuz yıl
Koca ömür geçirdik
Orak, kılıçla değil
Bir kalemle biçildik
Sevcan Ekrem İstanbullu
2007