AKEL Genel Sekreteri Antros Kiprianu, Mağusa’daki gelişmeler için derin endişe duyduğunu açıkladı.
Kiprianu’nun açıklaması şu şekilde
“Türkiye’nin açık açık söylediklerini, yavaş yavaş gerçekleştirdiği çok net ve Mağusa ile ilgili yaklaşımlara kararlı tepki göstermemiz lazım. Uzun zamandır Ersin Tatar ve Kudret Özersay Mağusa’yı yerleşime açık olması için bir yol bulmalarını söylediler.
Biz, Kıbrıs sorununun çözümü için tek etkili yolun, somut müzakerelerin başlaması olduğuna inanıyoruz. Geri kalanlar boş şeyler çünkü maalesef, uluslararası toplumun Türkiye’nin planlarına karşı bizi desteklemede gerekli isteği yoktur.
Bu fırsatla, Cumhuriyet Sözcüsünün dünkü açıklamalarına ve son zamanlarda DİSİ ve Cumhurbaşkanının kendisi tarafından yapılan açıklamalara dayanarak, Kıbrıs sorunuyla ilgili bazı genel konular hakkında konuşmak istiyorum.
Belli ki Hükümet ve DİSİ yeni bir iletişim politikası geliştirdi. AKEL’e karşı korkup konuşmaması için saldırı ve söylediklerini yanlış yorumlayıp topluma karşı utandırmak. Bu DİSİ ve Anastasiadis’İn yeni iletişim politikasının özetlenmiş hali.
Onlara benzer şekilde cevap vereceğim ve taktiklerinin ve çelişkilerinin ulusal olarak zarar verici ve tehlikeli olduğunu söyleyeceğim. Kıbrıs halkından özür dilemesi gereken biri varsa, o da Kıbrıs sorununu şimdiye kadar en kötü aşamasına getirenlerdir, yani onlardır. İlk defa Nikos Anastasiadis’İn başkanlık döneminde İki devletin çözüm konusu çeşitli insanlar tarafından tartışılıyor. Ve kötü diller, Cumhurbaşkanının kendisi tarafından da çok fazla kişiyle ile bunu tartıştığını söylüyor ve o kişilerde bize aktardı. ilk defa Mağusa’da, MEB’de Türk saldırganlığının bu kadar keskin bir yükselişi var. Ne yazık ki, Türk saldırganlığı daha önce görülmemiş gibi olsa da uluslararası toplumun tepkisi çok ılık olmaya devam ediyor.
Türkiye’yi kim temize çıkarıyor sorusunda, biz, Anastasiadis’e kritik yapıyoruz diye bizim olmadığımızı cevaplayacağız. AKEL bütün konuşmalarında Türkiye’yi suçluyor. Ondan sonra, Türk saldırganlığı ve provokasyonu ile ilgili sorumluluklarımızın ne olduğunu söylemeye devam ediyor. Buradayız. Türkiye’yi kendilerinin manipülasyonları temize çıkarıyor. Bunu anlamalıdırlar.
Ve sadece laf yapmak istemediğim için olaylarla konuşacağım. Ve benim isteğim gerçeklere, konunun özüne cevap vermeleridir. Sloganlarla ve özdeyişlerle değil.
BM Genel Sekreteri 2017 Raporunda ne diyor? Türkiye’ye gelince, onlarla yaptığım özel toplantılarda, anlaşmazlıkların üstesinden gelmek ve bir anlaşmaya varmak için birlikte çalışmak amacıyla Krans Montana’ya geldiklerini söyledi. Bize ise sonuna kadar siyasi irademiz olmadığını söyledi. Gördüğü şey bu. DİSİ ve Hükümetin cevaplaması gereken soru şudur. Hükümet Genel Sekreterin bu raporlarına nasıl yanıt verdi? Susarak. Ve Genel Sekreterin raporunu bozduğumuzu söylüyorlarsa, onlara paragraf 18, paragraf 25, paragraf 26 ve paragraf 45’i okumalarını söylüyorum. Bu paragrafların ne dediğini görmek için.
Türk Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasıyla ilgili. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın müzakere yapılmadığı bir zamanda ne demesini beklediklerini merak ediyorum. Uzun süren bir çıkmazdayız ve kimse müzakerelerin devam edip etmeyeceğini bilmiyor. Κrans Montana’da neyi tartışmaya hazır olduklarının varsayımlarını mı yapmayı umuyorlardı?
Bitirmeden önce Anastasiadis ve DISI’ye bazı sorular sormak istiyorum.
Doğru mu değil mi, çözümün uygulanmasına yönelik mekanizma hakkında gayri resmi bir belge ile birlikte Guteres Çerçevesinin Garanti Sözleşmesini, garantili ve istilacı hakları kaldırması? Bize özel olarak cevap versinler.
Garantör kuvvetlere sadece danışma rolü verdikleri doğru mu? Ne yönetici ne de düzeltici.
Yunanistan, onu reddeden Kıbrıs Rum tarafı olduğunu söyleyen resmi olmayan belgeyi kabul etti mi etmedi mi? Neden? Size hatırlatalım ki, Eylül 2018’de Nikos Kotzias’ın BM Genel Sekreteri ile görüşmeden ayrıldıktan sonra, bu belgenin içeriğinin çok önemli olduğunu ve onu korumamız gerektiğini söyledi.
Türk Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, hükümetin kasten sessiz kaldığı başka bir şey daha söylüyor. Türkiye Dışişleri Bakanı siyasi eşitliği garantilerin devamı için bir mazeret olarak görüyor mu hayır mı? Kabul edilemez bir yaklaşım ama bunu söylüyor. Kıbrıslı Rumlar siyasi eşitliği kabul etmedikleri sürece garantilerin kaldırılmasını kabul edemeyiz.
Kran Montana’da olanlardan en trajik olan ne biliyor musun? Hükümet, Türkiye’nin herhangi bir önemli adım atmaya hazır olmadığını, Çavuşoğlu’nun hey şeyi havaya salladığını söyledi. Türkiye’yi adımlar atmaya ikna edemedik- bunu anlıyorum çünkü sadece bize bağlı değildi- Türkiye’yi ifşa bile edemedik. Gerçekten Anastasiadis’in tarif ettiği gibiyse, Türkiye’ye neden sorumluluk yüklenmedi? Ne için Türkiye temize çıkıyor ve suçlanan biz oluyoruz?
Bu yüzden Türkiye’yi bir pozisyon almaya ve bir sonuca varmaya zorlayamadık, ne de ifşa edebildik.
Ve bugüne geliyorum. Görüşmelerin Crans Montana’da durdukları yerden devam etmesini istediğini söylüyor. Aynı zamanda, neredeyse sorumlulukların yakınsaması varken merkezi olmayan federasyon konusunu gündeme getiriyor ve bu yüzden Genel Sekreter Çerçevesinde bunu tartışmıyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminde yakınsama varken parlamenter sistem istiyor. Hükümetin bize nasıl ilerleyeceğimiz konusunda yol göstereceğini söylediği yakınlaşmaları geri almak istiyor. Yani kendisi, Crans Montana’da kaldığımız yerden devam etmemiz gerektiğini söylediklerini uygulamada reddediyor. Hükümet başka bir şey de söylüyor. Argümanları bırakmak ve müzakereleri kaldığımız yerden yeniden başlatmaya odaklanmamızı. Onlara çok basit bir şekilde cevap vereceğiz. Keşke bu şekilde çalışsalar, keşke tutarlılık ve kararlılık gösterebilseler, işte o zaman AKEL’in tepkisinin ne olacağını görecekler.
Ve söyle bitireceğim. Anastasiadis’i iktidardan uzaklaştırmaya takıntılı olmakla suçlanıyoruz. Onlara çok basit bir şekilde cevap vereceğim. Anastasiadis’in iktidardan uzaklaştırılması için koşullar yaratma çabalarına ihtiyacımız yok. Kendi başına da çok iyi başarıyor.”
Çeviri: Voice Türkçe Haberler
