FeaturedKIBRISVOI Özel Haber

Adam Aşık…

Voice of the Island – Cemal Dermuş

Sokak lambası ışığında hiç ders çalıştınız mı ?

Özel günler dışında da eşinize çiçek alıyor musunuz?

Sevdiğinizi hissettirebiliyor musunuz?

Ne kadar Hoşgörülüsünüz?

Ne kadar fedakarsınız?

Ne kadar Aşıksınız?

O yurduna aşık, yaşadığı şehre aşık, insanına aşık, eşine aşık, çocuklarına aşık. Aşık da aşık…

İpsillat’ta (Sütlüce) çok fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen, meslektaşım Rahmetlik Kemal Aşık. Çocukluk yılları yalın ayak geçse de, babası tarafından çok hırpalansa da yılmamış, sokak lambasının aydınlığında dahi ders çalışmış ve başarılı bir öğrenim hayatı sonrasında gazetecilik mesleğine  başladı.

Uzun yıllar TAK Ajansı müdürlüğü görevinde bulunan Kemal Aşık, soyadı gibi  aşıktı yurduna, insanına… O, temel ilkelerden hiç taviz vermeden, saygın, dürüst kimliğiyle halkına uzun yıllar hizmet etmiş bir gazeteciydi. benim hafızamda iyilik timsali, dürüst, yardımsever ve mükemmel bir aile babasıydı.

1948 yılında Ayşe Hanım ile evlendi ve 4 çocukları oldu.

Bu günkü konuğum Rahmetli Kemal Aşık abimizin 4 Çocuğundan biri olan 15 Nisan 1951 de dünyaya gelen Semavi Aşık.

Annem babam Lefkoşalı olmamasına rağmen, ben Lefkoşa’da doğdum ve çocukluğum 7-8 yaşına kadar Lefkoşa surlar içi Kuru Çeşme mahallesinde geçti. 3 yaşımdayken Növber anaokuluna gönderildim.

Babam bizlere karşı baba evlat gibi değil, abi kardeş gibi davranırdı. Dedem çok sert biriyiymiş. Gerek babamı, gerekse amcamı, gerekse nenemi yani eşini sürekli hırpalarmış, dövermiş. Ancak babam dedemden gördüğü sertliği, şiddeti bize göstermedi. Tam tersine  bize baba gibi değil, abi kardeş ilişkisi içinde yaklaşırdı ve bizi böyle büyüttü.

Babam yaşadığı yoklukları bizlere yaşatmamak ve bizleri en iyi şekilde yetiştirebilmek için  gece gündüz çalıştı. Hiçbir siyasi kimliği olmamasına rağmen, büstü dikilen ender kişilerdendir. Böyle bir babanın oğlu olmak büyük bir onur. Aşık soyadını taşımak çok büyük bir sorumluluk. Bizler de bu sorumluluğun bilincinde olan evlatlarız diyor Semavi Aşık…

Mesarya Bölgesi’nde yer alan İpsillat (Sütlüce) köyünde doğan Kemal Aşık, yokluklar içinde geçen çocukluk yıllarında, çok çalışması gerektiğini kavrar. Okul yıllarında geceleyin herkes yattıktan sonra bile, sokak lambasının aydınlığında ders çalışırmış. Yetişkin bir genç olduktan sonra,  evlenir ve 4 çocuktan biri olan Semavi Aşık dünyaya  gelir.  Kendini bilmeye başladığı 4-5 yaşlarından itibaren, ki hayatını şöyle anlatıyor Semavi Aşık:

“Bizim evimizde asla tartışma, bağırma, kavga gürültü yoktu. Biz babamızın sesinin yükseldiğini hiç duymadık evimizde. Annem babam çocuklarına karşı çok ilgiliydiler. Babam dolaşmaya çıktığında beni de yanına alırdı. Babamla dolaşmaya çıktığımız bir gün, Foto Şık’ın yanında Kemal Deniz kırtasiye vardı ve babamın da çok samimi arkadaşıydı. Onlar oturup sohbet ettikleri sırada ben de etrafı izliyordum.

Çok beğendiğim bir bisiklete gözüm takılmıştı. Eve dönerken babama söylediğimde, babamın verdiği cevap beni çok mutlu etmişti. ‘Ne söylemedin oradayken sana alayım. Geri dön ve git Kemal amcana söyle sana bisikleti versin de ben gider yarın öderim.’ Bisikleti aldığım anda dünyalar benim olmuştu.

Aldığım bisiklet 4 tekerlekli idi, ancak erkekliğime de yediremediğim için bisiklet sürmeyi bilmememe rağmen, 2 tekerini sökmüştüm. Kısa sürede düşe, kalka  bisiklet sürmeyi öğrenmiştim. Dolayısıyla sokaklar bana çok şeyler öğretti diyebilirim.

Şimdiki çocukların en büyük kaybı, sokakta oynama zevkinden mahrum olmalarıdır. Sokakta oynamak sana hayatı öğretir. Her şeyi öğretir. Çünkü her çocuğun 10- 15 tane kardeşi yoktur, ama sokakta oynarken, en az 10 – 15 tane çocukla oynar ve paylaşımdan tutun da her şeyi öğrenmiş olur.

Benim kişiliğimin ve karakterimin oluşmasında hem annemin, hem de babamın iyi yönleri çok ağır basıyor. Biz de o güzel davranışları hep izledik,  gördük ve kendimize örnek aldık. Benim babamdan görüp öğrendiğim en güzel davranış, özel günler dışında da eve giderken eşime çiçek alıp götürmektir. Bu inceliği babamdan öğrendim ve yapıyorum.

Oğlum da benden öğrendi ve uyguluyor. Bir defa babamın yardımseverliği, çalışkanlığı benim örnek aldığım davranışlardır. Maddi, manevi elimizden gelen bir yardım varsa hiçbir karşılık beklemeden ve bizden yardım istenmesini de beklemeden hemen koşar yardımcı oluruz. Bana göre mutlu bir aile içinde yetişdik. Ailemiz içinde gördüğüm mutluluğu, huzuru da örnek alarak kendi evimde de mutluluğu yakalamış bir kişiyim. Çok şükür ki Güzin gibi bir eşim oldu. gayet  de mutluyuz. Ayni güzellikleri çocuklarımıza da aşılamaya çalıştık. Çocuklarımızın da mutlu olduklarını gördükçe biz daha da mutlu oluyoruz.

Bu nedenle, çocuk yetiştirmede önce aile, sonra da okuldaki öğretmenlerin, özellikle de ilkokul öğretmenlerimizin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Mesela Kemal Yücel hocamı asla unutamam. Mesela Rahmetlik babacığımın bizlere, hep doğru insanlar olmamız yönündeki nasihatleri hala kulaklarımda çınlıyor. ‘Asla doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayın. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım edin. Asla yalana, dolana bulaşmayın. Alacağınızı unutabilirsiniz ama, borcunuzu asla unutmayın. Hukuka ve kanunlara saygılı olun. Kanun dışı birşey yapmayın’. Bu yüzdendir ki, bugün oldu mecbur kalsam dahi tek yol gidemem. Aslında bunlar her insanda olması gereken vasıflardır.”

1986 yılından beri, değişik dönemlerde, değişik belediye başkanları ile çalışmış, meclis üyeliği, başkan yardımcılığı yapmış, bir dönem de Lefkoşa Belediye Başkanlığı’na aday olmuş Semavi Aşık’ı, hep olumlu konuşan bir kişilik olarak gözlemlediğimi  belirterek bunun nedenini soruyorum.

“Bu bir bakış açısıdır. Hayat felsefesidir, hayata bakış açısıdır. Bazı insan vardır her şeyi eleştirir. Bir defa pozitif olacaksınız. Eşim de, ben de çok ciddi hastalıklar geçirdik. Ama bir tek gün bile olumsuzluğa kapılmadık. Sürekli kendi kendimize moral verdik. Evet biz bu hastalığa yakalandık, ama bu bizim seçimimiz değil dedik. Ah vah, öldük bittik, ne yapacağız şimdi gibi bir duruşumuz hiç olmadı. Kendi kendimize, ‘evet bu hastalığa yakalandık ama, biz bunun üstesinden de gelip, bu hastalığı atlatacağız’ dedik. Bu bizim hayatımızda bir sınavdır ve biz bu sınavı vereceğiz ve başaracağız dedik ve başardık. Bu nedenle olaylara pozitif yönden bakmanın faydalarını da gördüm. Eşim Güzin  de, benim gibi baktığı için bizim hayatımızda olumsuz şeyler olmuyor. Olsa da pozitif bakarak, bu olumsuzlukları da atlatabiliyoruz.

Bizim evimizde tartışma olmaz mı? Elbette olur. Ancak bizim tartışmalarımız, en çok 5 dakikadır. Çünkü her tartışmamızda  son sözü ben söylerim ‘haklısın hanım’ derim ve tartışma biter. Dolayısıyla eşimle bir tek gün bile küslük yaşamadık.”

Görüşmemiz sırasında dikkatimi çeken bir fotoğrafla ilgili Semavi Aşık şunları anlatıyor.

“1954-55 yılına ait bu fotoğraf, bir bayram günü Foto Atlas tarafından stüdyoda çekilmiştir. Fotoğrafta anneannem, annem, biz 4 kardeş, küçük teyzem, büyük teyzem ve 2 kızı vardır.  Kızların elinde birer bebek, benim elimde de oyuncak bir araba. Burada anlatmak istediklerim vardır. Biz çok yokluk içinde bir yaşam içinde değildik. Ama şimdiki sistem içinde de değildik. Her gün oyuncak veya kıyafet alınmazdı. Özel günlerde mutlaka alınırdı. Bunun için kıymetini de çok iyi bilirdik.

Babam gibi, biz yalın ayak büyümedik, ama bayramda bizlere alınanları da büyük bir heyecanla baş ucumuza koyar, öyle yatardık. Ama şimdi çocuklara, hemen hemen her gün ayakkabı ve yeni kıyafetler alınıyor. Bu yaşadıklarım, bana kolay elde edilemeyen şeylerin daha değerli ve anlamlı olduğunu öğretti. Çünkü, ne zorluklarla elde edildiğini öğrendim.

Düzgün, sevecenlik içinde mutlu bir aile yaşamı, Türkiye’de geçen  lise ve üniversite tahsili ve Kıbrıs’ta askerlik sonrasında Güzin hanımla evlilik, yeni yuva ve yeni bir çekirdek aile. Bu noktada yaşam kavgası ve hayatı kazanma çabası, aileyi geçindirme çabası başlar. Bu çaba içerisinde Semavi Aşık ne tür prensiplerle yoluna devam etti?

Asla devlet memuru olmayı düşünmedim. Çocuklarımı da devlet memuru olmasını istemedim. Hep özelde çalıştım. Kah başkasının iş yerinde, kah kendi iş yerimde. Her zaman için dürüstlüğü kendime şiar edindim. İşin sahtekarlık yönüne asla gitmedim. Çünkü yalan yalanı, sahtelik sahteliği doğurur. Müşteri velinimetimdir, bunun için müşterime saygılı kibar ve güler yüzlü davrandım. Asla müşterimi bir başkasına çekiştirmedim. Bu güne kadar da bu prensiplerimden taviz vermeden çalışıyorum. Bu yüzden piyasanın durumuna rağmen çok şükür ailemin geçimini sağlayabiliyorum.”

Semavi Aşık yaşamına baktığında iyi ki bunları yaşamışım dedikleri arasında neler var?

“Bu güne kadar her köşe başında,, ne yaptıysam iyi ki yaptım diyenlerdenim. Hiç bir zaman keşke bunu yapmasaydım diyecek bir durumum olmadı. Ancak şunu da yapsaydım dediklerim vardır. Yanlış bir şey bile yapsam, hep o yanlıştan ders çıkartmaya çalıştım. Yaptığınız hata sizi hayata küstürmemeli, birileriyle aranızın açılmasına sebep olmamalı.”

Semavi Aşık’ın hayat prensipleri içinde kurallı, Programlı yaşamak var mı?

“Tezat gibi görünecek ama programlı, kurallı yaşamayı sevmeme rağmen, eşimle birlikte apansız  kararlar da alırız. Bir gece önceden, yarın yapacağım işleri, eve ne alacağımı, kimle görüşeceğimi programlayıp bir yere not ederim. Buna rağmen, aldığım bir daveti, eşimle paylaştığımda, bir hafta sonrasında yapılacak olan bir ralliye anında karar verip katıldık. Ama  genellikle hayatım planlıdır.

İçimde uhde olarak kalan hiçbir şey yok. Çok yapmayı istediklerime gelince. Benim bir de klasik araba tutkum var. Eğer imkanım olursa eşimle birlikte Avrupa’daki klasik araba rallisine katılmak isterim.

Yine yaşamıma baktığımda çok mutsuz bir yaşamım olmadı. Çocukluğum da, evliliğim de iş hayatım da hep mutlu geçti. Ancak beni de, eşim Güzin’i de çok çok mutlu eden bir olaydan bahsedeyim. Biz klasik araba yarışlarına hep başka arkadaşlarımızın arabalarını ödünç alarak katılıyorduk.

4-5 Yıl önce, 27 Aralık günü İngiltere’de yaşayan oğlum telefon açarak şu sözleri söylemişti; ‘Baba, senin ve annemin bundan sonraki her türlü özel günlerinize( doğum günleriniz, evlilik yıl dönümleriniz, anneler, babalar günleriniz) sayarak size bir klasik otomobil satın aldım. Gemiye yükledim, evrakları yoldadır, haberin olsun.’ Bir evladın annesine, babasına, üstelik de böyle kıymetli bir hediye alması, çok büyük bir mutluluktur o anne baba için. Sağolsun, Allah razı olsun kendinden. Bu anne, baba için çok müthiş bir duygudur. Çocuklarımızla her zaman övündük, gurur duyduk. Bu boşa bir övünme veya gururlanma olmadı ve olmayacak da. Allah herkese bu duyguyu nasip etsin dilerim.”

Sohbetimizin konusunu yine bir fotoğraf karesine getiriyorum biraz da çekinerek. oysa Semavi Aşık gayet rahattı ve anlatıyor Fotoğraf karesini.

“Eşim Güzin, geçirdiği rahatsızlık nedeniyle gördüğü tedaviden saçları dökülmüştü. Bundan dolayı, ister istemez kendini ötekileşmiş gibi görmesi gayet doğaldır. Evde herkesin saçı var onun yok. Geçirdiği rahatsızlıktan duyduğu ağrılarıdan, ‘ver yarısını da ben çekeyim ağrılarını paylaşalım’ diye birşey söylemem abesti. Ancak eşimi, saçının dökülmüş olması noktasında ötekileşmiş gibi hissetmesini engelleyebilirim düşüncesiyle, gidip saçımı kazıttım.”

Beni çok etkileyen ve aynı zamanda davranış itibarı ile çok takdir ettiğim bu fotoğraf karesini geride bırakarak, Semavi Aşık’ın hayatındaki izleri dinlemeye devam ediyorum.

“Mutlu geçirdiğim hayatımda, dönem dönem acılar da oldu. Aile bireylerinin ölümlerinde çok üzüldüm, çok acılar yaşadım. Babamın babası 102 yaşında, babamın amcası 107 yaşında öldü. Babamı çok erken, 64 yaşındayken kaybettim. O sırada ben eşimle İngiltere’deydik. Acı haberi İngiltere’de aldığımda perişan oldum. Eşim Güzin’in rahatsızlığında çok üzüldüm ama ölüme çare yok ve bu rahatsızlığı geçecek dedim. Nitekim de geçti. Bana profesör, telefonda Kansersin dediğinde ne sesimin tonu değişti, ne ağladım, ne sızladım, ne de panik oldum. Ama ölümler bambaşka, tarifi imkansız bir acı. Ancak ölüm de hayatın en gerçeği.

Zaman, zaman her şeyin ilacıdır. Tabi ki şimdi de buruklaşırım. Babamı yitirdiğim gün yıkıldım, ama şimdi yıkılmıyorum. Babamın güzel şeylerini hatırlamaya çalışıyorum. Babama layık evlat olma ve layık çocuklar, torunlar yetiştirmeye çalışıyorum. Çünkü Aşık soyadının sorumluluğunun bilincindeyim.

Ben çocukken derdim ki, büyüyünce büyük bir apartman yaptıracağım. herkes, bütün aile o apartmanda yaşayacak. Çatıda mutfak kuracağım ve yemek saati bütün aile hep birlikte yemeğe oturacak. Acıkmasa bile o masada oturması aile birliğinin daha muhabbetli olmasını sağlar çünkü.

Mutlu aile ve mutlu çocuklar, dolayısıyla mutlu toplum yetiştirmenin kuralları da vardır bence. Çocuklara çok sevecen davranılmalı. Doğru örnek olunmalı çocuklara. Sadece öğütle olmaz, çocuklar birer hamursa, biz atalar da mayayız. Hamura doğru maya katarsak, bundan güzel ve lezzetli ekmek oluşur. Ailelere söyleyebileceklerim ise, ideallerini yüksek tutsunlar ama hedefleri küçük olsun ve basamakları birer birer çıkmaya çalışsınlar.

Hayatımda sevilmediğimi hiç hissetmedim. Kimsenin sevilmediğini hissetmesini de arzu etmem. Hangi yaşta olursanız olun değer verdiklerinize sevildiklerini hissettirin.

Daha sağlıklı ve  daha mutlu bir toplum olabilmek için biraz silkinip kendimize gelmemiz gerek. Hoşgörülü olmamız gerek, birbirimizi çekiştirmekten, birbirimizi hor görmekten, birbirimizi aşağılamaktan, nemelazımcılıktan kurtulmalı, birbirimize sımsıkı sarılmalı ve çok çalışmalıyız. En önemlisi doğruluktan ve dürüstlükten şaşmamalıyız. Kanaatkar olmalıyız. Hakkımızdan fazlasını istememeli ve bedavacılıktan vazgeçmeliyiz. Toplum olarak mutluluğu ancak böyle yakalayabiliriz diye düşünüyorum. ”

Voice of the Island – Cemal Dermuş


Benzer Haberler

İMO İş Sağlığı ve Güvenliği Çalıştayı’nın sonucunu açıkladı

Voice Kıbrıs Haber

12. Mormenekṣe Enginar Festivali başladı

TAK

Metehan yolunu kullanacak sürücülerin dikkatine!

Voice Kıbrıs Haber

Küresel piyasalar önümüzdeki hafta BoE’nin faiz kararına odaklandı

Voice Kıbrıs Haber

“Kıbrıs Rum yönetimi AİHM kararlarına karşı çıkıyor… TMK’dan alınan paraları tanımıyor”

TAK

Holguin’in üçlü görüşme ayarlamaya çalışacak

TAK