FeaturedKIBRISKıbrıs Sorunu

‘AB’nin Perspektifleri ve Kıbrıs Sorunu’ konulu etkinlik düzenlendi

AKEL, “AB’nin Perspektifleri ve Kıbrıs Sorunu” konulu etkinlik düzenledi. Etkinlik dün akşam saat 19.30’da Lefkoşa’nın güneyindeki Hilton Park Otel’de gerçekleştirildi.

Voice of the Island 2018

AKEL Merkez Komitesi’nin organize ettiği etkinlikte AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu ile Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz konuşmacı olarak yer aldı. Koordinatörlüğünü AKEL Avrupa Parlamentosu Milletvekili Takis Haciyeorgiyu’nun yaptığı etkinliğe Kıbrıs Cumhuriyeti eski cumhurbaşkanları Dimitris Hristofyas ile Yorgos Vasiliu, Kıbrıs Türk Toplumu’ndan CTP, YKP, KTÖS, DAÜ-SEN, BES ile Gazeteciler Birliği temsilcileri ve farklı ülkelerin büyükelçileri katıldı.

Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz, konuşmasında Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı Nikos Anastasiadis’in, kendisine, “gevşek federasyon önermediğini” söylediğini açıkladı.

Anastasiadis’in kendisine, “gevşek federasyon önermediğini söylediğini” belirten Schulz, “Crans-Montana’da çok yaklaştınız, bunun zemini de iki bölgeli, iki toplumlu federasyondu. Kıbrıslılar, bu zeminde müzakerelere geri dönün. Müzakerelerde görüşülmüş çerçevenin dışında, ülkenizi derin bölünmeye sürükleyecek iki devlet çözümü için değil, herhangi başka bir belirsiz çözüm için değil” ifadelerini kullandı.

Çözümün Kıbrıs’ın çözümü olması gerektiğini, AB’nin de yardımcı olmak için elinden geleni yaptığını söyleyen Schulz, “AB, üye olduğunda bölünmüş olmasına karşın Ada’nın tamamını üye kabul etti. Kıbrıs yeniden birleşirse Avrupa yapılarının uyum sağlayabilmesi öngörüldü. Mesela AB bütçesi, Kıbrıs’ın muhtemel yeniden birleşmesinin neredeyse derhal uyumunu gündeme getirmesi için böyle bir esneklikle planlanmıştır” ifadelerini kullandı.

ANDROS KİPRİANU

Etkinlikte konuşan AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun konuşmasından kesitler şu şekilde:

“Martin Kıbrıs sorununun çözümünün başarılmasının ülkemiz için olduğu kadar, Avrupa Birliği ve bölgemiz için de önemini biliyor ve her fırsatta bunu vurguluyordu. Gerek ben, gerekse yoldaş Dimitris Hristofyas kendisiyle işbirliği yapma fırsatını bulduk. Bu işbirliği için ve aynı zamanda bugünkü etkinliğimize katılıp konuşma yapması davetimizi kabul ettiği için kendisine teşekkür etmek istiyorum. AKEL olarak, Kıbrıs’ta Avrupa Birliği meselelerini ele almayı her zaman hedefledik. Brüksel’de alınan kararlar yaşamımızı etkiliyor. Avrupa’da olanlar hakkında doğru anlayışa sahip olması için bu kararlar hakkında halkı bilgilendirmek bizim yükümlülüğümüzdür. Bu çerçevede çeşitli etkinlikler organize ediyoruz.”

“Yaratıcı eylemi, mücadeleyi ve vizyonu hedefliyoruz”

“AKEL olarak hemfikir olmadıklarımıza sadece tutarlı eleştirilerle karşı çıkmakla kalmıyoruz. Öncelikle isteklerin, taleplerin ve önerilerin öne çıkarılmasını, yaratıcı eylemi, mücadeleyi ve vizyonu hedefliyoruz. Avrupa’da farklı bir sosyal ve ekonomik kalkınma modeline yönelik talepleri öne çıkarıyoruz. Onurlu çalışma koşullarının olduğu daimi istihdam yerlerinin yaratılmasına yönelik yatırım programlarına, sosyal politikaların desteklenmesine ve yoksulluğa karşı mücadeleye, sendikal örgütlenme hakkının ve toplu sözleşmelerin etkin bir biçimde korunmasına yönelik talepleri öne çıkarıyoruz. Başlangıcı AB’nin Avrupa Sosyal Şartı’na girişiyle yaparak, bütün halklar için ortak bir asgari sosyal haklar çerçevesinin sağlanmasını hedefliyoruz. AB’nin kurumsal organlarını gerçekten açık ve yurttaşlara hesap veren organlar kılacak önlemlerle daha fazla demokrasiyi, katılımı ve şeffaflığı getirmeyi hedefliyoruz. Uluslararası ilişkilerde çifte standart mantığını, müdahaleciliği ve militarizasyonu reddedecek bir Avrupa için mücadele ediyoruz. Uluslararası hukuka saygılı, barış ve dayanışma yanlısı, ilkeli bir dış politikayı uygulayacak bir Avrupa için mücadele ediyoruz. Sadece Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaştığı için değil, AB’nin gidişatı ve geleceği Kıbrıs’ın gidişatını ve geleceğini, Kıbrıslıların günlük hayatını ve geleceğini belirleyici bir biçimde etkilediği için Kıbrıs toplumuna tüm bunlar hakkında konuşmak istiyoruz ve konuşacağız.”

“Kıbrıs’ı böyle bir Avrupa’da görmek istiyoruz”

“Barışın, sosyal eşitliğin, demokrasinin, eşit işbirliğinin, çok kültürlü açık toplumların Avrupa’sını istiyoruz. Hakların Avrupa’sını istiyoruz. Kıbrıs’ı böyle bir Avrupa’da görmeyi istiyoruz. Bölünmenin ve işgalin yükleriyle değil; özgür, birleşik ve bağımsız olarak Kıbrıs’ın AB’de varolmasını istiyoruz. Bizim için mücadelemizin birinci hedefi budur ve bütün gücümüzle bu hedefe ulaşmak için mücadele ediyoruz. Hepinizin bildiği gibi, kısa bir süre önce Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri raporunu sundu. Bu raporun yurdumuzun geleceği açısından tehlike çanını çaldığını söyleyeceğim. Genel Sekreter’in raporu oldukça betimleyici ve aynı zamanda eşit mesafeler koymaya çabalayarak bazı önemli hususlara işaret ediyor. Ayrıca bundan sonrasına yönelik adımlarda bizi yönlendirmesi gereken bazı önemli gerçekleri de dile getiriyor. Crans Montana başarısızlığının ardından 15 ay geçmesine rağmen, ne yazık ki hiçbir ilerlemenin kaydedilmediğini belirtiyor. Müzakere masasına başka düşünceler getirilse de Guterres Çerçevesi temelinde ilerlememiz gerektiğini kaydediyor. Özellikle Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde sondajların başlayacağı andan itibaren durumun tehlikelere gebe olacağını söylüyor. Ülkemizin doğal zenginliğinin Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk bütün sakinlerine ait olduğunu ve hidrokarbonların, Kıbrıs sorununun çözümünün önünde engel değil; çözüm için teşvik edici olması yönünde dikkatli tutumların ortaya konulmasının gerekeceğini net bir şekilde söylüyor.”

“Bu senaryonun gerçekleşmemesi için AKEL tüm gücüyle mücadele edecektir”

“Yurdumuzun hak ettiği sonuca ve halkımızın kurtuluşa ulaşması için tek yol görüşmelerin kaldığı yerden anlaşmaya ulaşılması hedefiyle devamıdır. Kıbrıs sorununun çözümü Kıbrıs halkı açısından gerçekten yaşam ya da ölüm meselesidir. Kıbrıs sorunu çözülmediği takdirde, Kıbrıslırumlar kendi yurtlarında yasadışı bir yapıyla, binlerce askerle, yavaş yavaş tüm Kıbrıs’a yayılacak nüfus taşınması tehdidiyle birlikte yaşamak zorunda kalacaklardır. Kıbrıslıtürkler Türkiye’den maruz kaldıkları askeri, siyasi ve ekonomik denetimin ötesinde, geleneksel olarak laik bir toplumun İslami kuşatmanın yükü altında tamamen yok olması tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyorlar. Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler aynı tehlikelerle karşı karşıyalar. Zamanın toprak üzerindeki oldubittileri kalıcılaştırması, bildiğimiz ve yaşadığımız Kıbrıs’ı yok edecek olan Taksim tehlikesiyle karşı karşıyalar. Dolayısıyla önümüzdeki ikilem, federasyon ile Taksim arasındadır; yani Kıbrıs’ın kurtuluşu ile işgalin devamı arasındadır. Ara yol yoktur. Bu nedenle Taksim’i reddettiğimizi sürekli olarak vurgulamamız yeterli değildir. Çünkü süre giden bir çıkmaz Taksim’in gerçekleşmesinin yolunu açabilir. Böylesi bir durumda sorumluluklar buna izin verenlerin omuzunda olacaktır. Taksim, Kıbrıs topraklarının neredeyse yüzde 40’ının Türkiye’ye verilmesi demektir. Taksim, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin MEB’inin yaklaşık yüzde 60’ında da olduğu gibi, Türkiye’yle 180 kilometrelik sınır demektir. İşgal altındaki bölgeye kontrolsuz bir şekilde yasadışı nüfus taşınması demektir. Geriye ne toprak, ne mülk, hiçbir şey almamamız demektir. Türkiye’nin tek bir askerinin bile adadan ayrılmaması demektir. Yasadışı devletin konumunun yükseltilmesi demektir. Yani statükonun yıllardır hedeflediğimizin aksine değişmesi olasılığı demektir. Son olarak da, Türkiye’nin yanı başımıza yerleşmesi durumunda, bir gün gelip tüm adayı kontrolü altına almayı hedefleyeceğinden şüphemiz olmamalıdır. Bu senaryonun asla gerçekleşmemesi için AKEL tüm gücüyle mücadele edecektir.”

Voice of the Island 2018


Benzer Haberler

Hekimler Sendikası’ndan 28 Nisan “Sağlıkçıya Şiddete Hayır Günü” mesajı

Voice Kıbrıs Haber

“RFA Cardigan Bay” ve “Jennifer” Gazze’ye gitmek üzere Güney Kıbrıs’tan yola çıktı

TAK

Doç. Dr. Arif Akkeleş hayatını kaybetti!

Voice Kıbrıs Haber

13 kilo uyuşturucu ile yakalandı!

Voice Kıbrıs Haber

YDP Kurultayı’nda oylama yapılıyor… Sandıklar 20.00’de kapanacak

TAK

Hristodulidis “Türkiye’nin artık iki devleti değil egemen eşitliği desteklediği söylentileri doğru değil”

TAK