FeaturedKIBRISVOI Özel HaberVoice Özel Röportaj

Meltem Onurkan Samani “Yeni süreç aşamalı, şeffaf ve tüm kesimleri kapsayıcı olmalı”


Kıbrıs Barış Kültürü Merkezi kurucusu Meltem Onurkan Samani, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına yönelik başlatılacak yeni sürecin aşamalı, şeffaf ve her iki taraftan toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı olması gerektiğini söyledi.

Onurkan-Samani, sürecin kapsayıcı olması üzerine projeler başlattıklarını anlatarak , daha fazla vakit kaybedilmemesi için çözüm sürecinin yöntemlerinin gözden geçirilmesi amacıyla yoğun çalışmalar gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Onurkan-Samani, Kıbrıs Barış Kültürü Merkezi’nin yürütmekte olduğu çalışmalar ile ilgili Voice Kıbrıs Haber’e açıklamalarda bulundu.

“KIBRIS SORUNU BARIŞÇIL YÖNTEMLERLE ÇÖZÜLEMEDİĞİ İÇİN NELER OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

SORU: Kıbrıs Barış Kültürü Merkezi’nin varoluşundan ve hedeflerinden bahsedebilir misiniz?

ONURKAN- SAMANİ: Kıbrıs Barış Kültürü Merkezi, Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulmuş bir dernektir. Ancak iki toplumlu çalışmalar da yürütmektedir. . Kıbrıs sorununun kapsamlı bir çözüme ulaşması ve çözüm gerçekleşene kadar gündelik yaşantılarda var olan sıkıntıların giderilmesine yönelik geniş kapsamlı çalışmalar yürütmektedir.

Kıbrıs sorunu barışçıl yöntemlerle çözülemediği için neler olduğunu biliyoruz. En hafif tabiriyle fiziki çatışmalar yaşandı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü adaya 1964’te geldi ve sorun çözülemediği için hala buradadır.

2003 -2004 senelerinde yeni dinamiklerin ortaya çıkması bir çözüm fırsatıydı. Çözüm için teşvikler ortaya çıktı. AB’nin bir teşvik unsuru olması ve kapıların açılması çözüm için yeterli olmadı. Hiçbir tarafı suçlamadan genel konuşacak olursak, bu çözüm fırsatının kaçırılması, adanın bölünmesini kalıcılaştıracak bir merhale oldu. Adanın yarısı AB’ye girmişken, öbür yarısı AB dışında kaldı. Bu taraftaki insanlar kişi olarak Kıbrıs ve AB vatandaşı olabilmişken, toplum olarak olamadılar. AB kimliğine sahip ancak AB yurttaşlarının tüm olanaklarına sahip değildirler. İki tarafta aynı hareket kabiliyetine sahip değildirler ve insan hak ihlalleri yaşanmaya günümüzde de devam ediyor. Karma evliliklerin çocukları yurttaşlık alamıyor.

Uluslararası hukuk çerçevesinde bir çözüm ve uzlaşma tek başına  yetersizdir. Barış kültürünü gerçekleştirmek gerekecektir. Son gerçekleşen uzlaşma fırsatında, Akıncı ve Anastasiadis görüşmelerinde ben de görev almıştım. Çözüme gerçekten çok yakınlaşılmıştı ancak yine olmadı. Kıbrıs Barış Kültürü Merkezi, (CPDC)’yi bunun üzerinden çıkarılan dersler üzerine kurduk.

“HER İKİ TOPLUMDAKİ KADROLARDAN BİR DİYALOG OLUŞTURMAK İSTEDİK”

SORU: Kuzey’de kurulu olmasına rağmen iki toplumlu projeler yöneten, özellikle de Apofasi İrinis ile Ortak Açıklama’da imzaları yer alan insanların bu oluşumda nasıl biraraya geldiğini bize anlatabilir misiniz?

ONURKAN-SAMANİ: Crans Montana sonrasında, o görüşmelerde yer almış kişiler olarak görüşmeye devam ettik. Amacımız, çözüme bu kadar yaklaşmışken neden başarısız olunduğu üzerine analiz yapmak, sebeplerini yansıtmak ve çözümün gerçekleşmesi için nelerin düzeltilmesi gerektiğini belirlemek.  Uzlaşma hazırdı. Crans Montana’da hedeflenen, sadece bu stratejik çözüm anlaşmasının imzalanması idi. Açık yüreklilikle paylaşmak isterim ki bizzat kendimin de bulunduğu Kıbrıslı Türk ekipler olarak bizim çözüm çabamıza rağmen, yaşadığımız bu hayal kırıklığı ve başarısızlık, bu girişimin bizim tarafımızdan gelmiş olmasının sebebidir. Kıbrıslı Türklerde yaygın bir algı ve kanaat olan Kıbrıslı Rum çoğunlukların federasyonu içselleştiremediği ve her seferinde bir yolunu bulup çözüm masasından kalkmalarını Crans Montana döneminde Kıbrıslı Rum liderlerinin son adımı atmaya olan isteksizliğini ve rahatça kalkıp gidebilmelerini bizzat orada olup gözlemledik. Annan Planı döneminde de Kıbrıslı Türklerde görülen kamuoyunu bilgilendirme eforunu Güney’de görmemiştik. Tüm bunları sorgulamak için her iki toplumdaki kadrolardan bir diyalog oluşturmak istedik. Güney’deki federalist kesimler ile müzakere süreçlerinde yer almış önemli isimler, eski dışişleri bakanları, diğer bakanlar, parti başkanları ile biraraya gelip birbirimizi dinlemeye, bir çalışma yapmamıza gerek vardı. Her iki tarafın liderlerinden önce, her iki tarafın federalistlerinin uzlaşıp uzlaşamayacağını çalışmalıydık. Kolay olmadı; ancak ortak bir metin hazırlamayı başardık. BM’den, liderlerden veya dış güçlerden bizim için stratejik bir anlaşma hazırlamalarını beklemememiz gerektiğini gördük. Bu yöntemle bir uzlaşma gerçekleşebilecek olsaydı, çoktan gerçekleşmiş olurdu. Bizler, gereken uzlaşma içeriğine zaten hakimiz. Uzlaşma gerçekleşecek olsaydı sonucunda çıkacak olan anlaşma nasıl olacaktı, bunun üzerine hazırlık yapalım dedik ve gördük ki aynen Sayın Guterres’in dediği gibi anlaşma masadadır. Guterres çerçevesi diye adlandırdığımız 5-6 madde üzerinde uzlaşma gereklidir. Onlar gerçekleştiği takdirde bir stratejik anlaşma çerçevesi ortaya çıkacaktı. Sayın Holguin’in atandığı dönemle birlikte bir Ortak Açıklama ortaya çıkardık. Müzakere masasında iki kesimli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir yakınlaşmanın gerçekleştiğini ancak bu zeminin yeterli olmadığını Ortak Açıklamada vurgulamaya çalıştık. Tüm sürecin yeniden kurgulanması gerektiği üzerine durduk.

Crans Montana’dan çıkarmamız gereken bir diğer ders ise sürecin gizlilik içerisinde yürütülmüş olmasının süreci olumsuz etkilemiş olmasıdır. Süreç boyunca gizlilik anlaşması gereğince sağlıklı kanallardan açıklama yapılmazken, kamuoyuna özellikle Rum basını aracılığı ile doğruluğu çarptırılan ve manipüle edilen bilgiler sızdırılıyordu. Yeni bir kurguda şeffaflığın uygulanması gerektiğini bu nedenle düşünüyoruz.

Yeni bir süreç kurgulanmadan liderlerin masaya dönmesi bana göre en kötüsüdür. Yeni süreç aşamalı, şeffaf ve her iki taraftan toplumun her kesimini kapsayıcı olmalı. Kapsayıcı olması üzerine olan projelerimizi başlattık ve eski yöntemdeki bir çözüm sürecinde daha fazla vakit kaybedilmemesi için yoğun çalışmalar gerçekleştiriyoruz.

İki tarafın  ciddi bir güven sorunu vardır ve dışarıdan gelecek yönlendirmelerin taraflı olacağına dair şüpheler hep var oldu. Ortak Açıklamada iki referandum gerçekleştirilmesi, her iki tarafın bu referandum sonucunda ne olacağına dair çok iyi bilgilendirilmesi ve statükonun referandum sonucunda gerçekleşecek veya devam edecek bir durum olmaması gerektiği üzerinde anlaştık. Statükonun seçenek olmaktan çıkarılması için ne gibi formüller uygulanabileceği henüz görüşmeler içerisinde tartışılmaktadır. Her senaryonun artısını ve eksisini odak grupları çalışmalarıyla ve halk içerisinde anket yöntemiyle test etmek gereklidir. Tüm tarafların da kabul edeceği yeni bir süreç kurgusu seçeneği oluşturabilmek için tüm kesimlerin fikirlerini detaylı ve kapsayıcı şekilde çalışmalıyız.

“ KIBRISLI TÜRKLER, AB’NİN SAĞLADIĞI OLANAKLARDAN YARARLANMIYORSA NASIL AB VATANDAŞI OLDUKLARI SÖYLENEBİLİR?”

SORU: Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumlara kıyasla daha büyük bir mağduriyet yaşıyor olması ve insan hakları ihlallerinin devam etmesi üzerine ne gibi adımlar atılıyor?

ONURKAN SAMANİ: Tam da bunun üzerine Embrace adı vermiş olduğumuz bir AB projesi oluşturduk. Kıbrıs sorunu kaynaklı bir insan hakları ihlalleri projesidir. Kıbrıslı Türkler, AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyetinin resmi dillerinden birini, kendi dillerini kullanamıyorlarsa, başvuru yapamıyorlarsa, sınava giremiyorlarsa, dernek kuramıyorlarsa, AB’nin sağladığı olanaklardan yararlanmıyorlarsa nasıl AB vatandaşlığından tam olarak yararlanabildikleri söylenebilir? Her iki toplumdan insan hakları ihlal edilmiş bireylerin davalarını kategorize edip raporlayacağız. Crans Montana’nın ardından AB’nin Kuzey Kıbrıs’ı uyumlaştırma çalışmasını yürüten komite durduruldu. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin talebi ile bunun durdurulduğunu söyleyen AB’nin, bu konjonktürde adanın Kuzeyini gözden çıkardığı algısı yaygınlaşır.

“ İKİ TOPLUMLU KIBRIS KADIN KOALİSYONU”

SORU: Toplumun her kesimini kapsayacak çalışmalardan bahsetmişken, yeni kurulmuş olan İki Toplumlu Kıbrıs Kadın Koalisyonu’nu sormak isterim. Sizin de kadrosunda yer aldığınız bu kuruluşun yapısı ve hedefi nedir?

ONURKAN SAMANİ: Kuzey İrlanda’da uygulanan Kadın Koalisyonu model alınarak oluşturulmuştur. Kuzey İrlanda örneğinde Kadınların da müzakere masasında yer alabilmesi amacı ile farklı siyasi görüşlerden kadınlar biraraya gelerek partileşmişlerdi. Kuzey İrlanda modelinden farklı olarak İki Toplumlu Kıbrıs Kadın Koalisyonu’nun partileşme niyeti yoktur ancak siyasi yelpazenin her kesiminden kadınları biraraya getirmeyi hedefler. Böyle bir yapının, çözüm üzerine katalizör bir rol oynayabileceğini düşündüğümüz için İrlanda Büyükelçiliği’nin himayesi altında ve ile 15 kadın biraraya geldik. Her iki toplumda bulunan kadın ve gençlik örgütlerine ulaşmayı hedefleyen bu koalisyonun önemli bir katkı sağlayabileceğini söyleyebiliriz. Her kadının kendi bulunduğu politik çevrede uzlaşmazlıkların sebebini tespit ederek koalisyon içerisinde farklı politik görüşlerin daha sağlıklı uzlaşı çalışması yapabileceğine inanıyoruz.

SORU:  İki Toplumlu Kıbrıs Kadın Koalisyonu’nun yol haritası nedir?

ONURKAN SAMANİ: Öncelikle kadın örgütleri ile bir istişare toplantıları gerçekleştireceğiz. . Öncesinde belli başlı insanlarla belki parça parça görüşerek, sonrasında daha büyük bir biraraya gelme sağlayacağız. Lefkoşa dışına çıkacak bir yapı inşa etmeyi hedefliyoruz. Adanın her iki tarafında her yere giderek insanlara ulaşmak, onları dinlemek ve bilgileri paylaşmak için adım atılacak.

 Voice Kıbrıs Haber 2024






Benzer Haberler

Bilim insanları 100 yıldan fazla yaşamanın sırrını açıkladı

NTV

Malatya’da deprem meydana geldi!

NTV

Gemikonağı’nda trafik kazalarına karşı eylem yapıldı

TAK

Lefke’de trafik kazalarına karşı sesler yükseldi

TAK

Türkiye ilk mağlubiyetini aldı

NTV

Gürcistan ve Çekya, EURO 2024’te puanları paylaştı

NTV