FeaturedHasan Can YıldırımYazarlar

Globalleşen dünyamızda karşılaştırılmalı üstünlük

Bu haftaki konu başlığımız, globalleşen dünyamızda kalkınmayı kolayca elde edebileceğimiz alternatif bir yöntem olan karşılaştırılmalı üstünlük. 

Karşılaştırmalı üstünlük en basit şekilde, Ricardo’nun anlatımı ile İngiltere ve Portekiz arasındaki ticaretini örnek göstererek açıklayabiliriz. Ricardo bu ikili arasındaki ticareti kumaş ve şarap üretimini kullanıp Portekiz’in nasıl kumaş ithal edip şarap sektöründe öncü avantaj sağlayabileceğini açıklar. Portekiz’in isçi kullanıp kumaş da üretmesinin aslında hiçbir sakıncası yoktur. Fakat esasen Portekiz’in şarap üretimine önem verip kumaş üretimini sınırlandırması ve bu kumaşları ithal etmesi önemlidir. Peki neden bir ülke ihtiyaç olan bu iki ürünü üretebilirken birini ithal etmesi ülkeye faydalı olacaktır?

Bunun temel sebebi, İngiltere’nin aslında kumaş üretiminde karşılaştırılmalı üstünlük sahibi olabilmesidir. Portekiz’de şarap üretmek için sadece 80 isçiye gerek duyulurken, aynı ülkede kumaş üretmek için 90 kişilik bir işçi grubu gerektirmektedir. Bu da demektir ki, Portekiz’in şarap üretip dışarıya ihraç etmesi ve karşılığında İngiltere’den kumaş alması ülkenin faydasına olacaktır.

Tabii ki, Portekiz kumaş üretimini İngiltere’den daha avantajlı şekilde de yapabilir. Portekiz’in bir diğer ülkeden 100 kişinin çıkardığı kumaş hammaddesini alması ve 90 kişilik grubu ile bunu işlemesi ülkenin avantajına olabilir. Fakat burada vurgulanmak istenen, kumaştaki isçi ve kapital fazlasını Portekiz’in bu sanayiyi sınırlandırması ve kumaşı ithal etmesi üzerine şarap sektöründeki daha az işçi gerektiren sanayisine aktarabilmesidir. Bu da demektir ki Portekiz kumaş sektöründeki gereksiz yere harcanan kapital ve işçi gücünü şarap sektörüne aktarıp, şarap üretiminden daha fazla kâr marjı güdebilir ve aynı zamanda bu fazla kâr üzerinden isçilerini harcamaksızın daha ucuza İngiltere’den kumaşı ithal etmesi ülkeye avantaj kazandırır. Yine aynı şekilde, İngiltere de şarap üretimini sınırlandırıp avantaj sahibi olduğu kumaş üretiminde hızlanabilir ve şarap açığını Portekiz’den karşılayabilir.

İşte globalleşen dünyamızda, kısa bir varsayımla anlatırsak yapılmak istenen mantıksal işleyiş en başından beri bu olmalıdır.

Fakat globalleşme daha önceki yazımda da bahsettiğim neoliberal düşüncenin (Çağımızın en büyük hastalığı Neoliberalizm) kölesi olduğu gibi gelişmemiş ülkelerin de kaynak kullanımını sınırlandırmakla beraber günümüzde sömürmektedir de.

Kıbrıs’ta belki en güzel örnek kaynaklar arasında gösterilebilecek ve ülkenin karşılaştırılmalı üstünlük elde edebileceği alanlardan biri zeytindir. Portekiz ve İngiltere örneğinden yola çıkarak devletin zeytin üzerinden bir avantaj elde etmesi en kolay alandır. En basit şekilde zeytini hammadde olarak İspanya gibi üretimin elçisi ilan edebilir ve bu alan üzerinden de kazanç sağlanabilir. Bunun için ilk olarak dışarıdan gelen zeytin ithalatının gümrükteki tarife ve/veya kota ile sınırlandırılması, ilave olaraktan da yurt içindeki yurt dışı üretimi ile yarışamayacak konumda olan zeytin üreticilerini devlet yardımı ile kalkındırmak gerekir.

Tabii ki bazı karşılaştırılmalı üstünlük sergileyebilecek sektörler devlet tarafından refaha ulaştırılırken, diğer sektörlerin yani bu avantajda geri plana düşecek olan sektörlerin küçülmesi de kaçınılmaz olacaktır. Bu durum kısa sürede kayıplar yaşamaya zorlasa da, uzun süredeki değişim ve kalkınmaya yapılan katkılar ile kıyaslandığında göz ardı edilebilecek şekildedir. Kalkınma sağlanabilmesi için bu örnek kullanılmasa bile, her modelde yapısal dönüşüm olmak zorundadır. Bu kayıplar kazanacaklarımızın yanında düşünmemiz gereken en son meseledir.

Tartışmamız gereken konular arasında; tarım sektörünün bu değişimde ne kadar etkili rol oynayabileceğidir. Eğer bu gelgeç süresince tarım sektörü popülasyonun ihtiyacı kadar gıda pazarlayamaz ise dıştan gelen şoklarla ekonominin daha büyük sarsılmalar geçirmesi kaçınılmaz olacaktır. Diğer bir nokta ise işçi gücünün hareketliliğidir. Bilgisayar programcılığı ile uğraşan birinin zeytin yapımında çalışmak zorunda bırakılması güç bir durumdur. Aynısı tam tersi için de düşünülebilir. İşçi gücünün hareketliliğinin esnek olmadığı güç sektörlerde devlet kısıtlaması yapılması sektördeki kaybın sadece bugün değil ilerisi için de yok olmasına sebep olabilir. Bu gibi sektörlerdeki kısıtlamalar yapılacaksa ancak ve ancak yeni neslin bu sektörlere kazandırılmasındaki sınırlandırmalar ile yapılmalıdır.

Diğer bir üstünde durulması gereken konu ise, karşılaştırılmalı üstünlük poliçesi kullanıldığı zaman basamakların hangi hızda atlanması gerektiğidir. İlk olarak zeytini hammadde olarak üretip satabileceğimizi varsayar isek, bir zeytin yağı fabrikasının kuruluşu ve zeytinin hijyen malzemelerinde kullanılması, medikal alanda kullanımı vb. gibi basamaklar arasındadır. Yine bu örnekten giderek zeytinin sadece hammadde olarak satışından, zeytinden farmakolojik ürünler yapımı için gerekli yüksek maliyetli yatırımın araştırma ve geliştirme ile yapılması mı yoksa bu iki sektörün arasındaki bağ fazla olup aynı zamanda riski fazla olduğu için zeytinin yapraklarından çay üretimine sonrasında yağına ve daha sonra dünyada en büyük sektörlerden olan medikal alandaki sektörlere yavaşça sıçramasının doğruluğu ve riski araştırmalıdır.

Yabancı gelişmemiş ülkelerden baz almak gerekirse, Güney Kore’deki Hyundai şirketi buna en güzel verilebilecek örnekler arasındadır. Hyundai şirketi günümüzde en fazla araba üreticisi olarak bilinse de, ilk olarak 1947 yılında inşaat sektöründe hayatına başlamış 1970 yıllarında ise ağır endüstri sektöründe gelişip gemi yapımında boy göstermiştir. Gemi yapımını İskoçya’dan öğrenen bu şirket, 1980’lerde İskoçya’daki gemi üreticilerinin şirketlerini kapamasına yol açmasına ve piyasaya lider olmasıyla da bilinir. Sonrasında yarı iletken sektörü ve bilgisayar sektörüne de girişen bu şirket, araba yapımı sektöründe gelişebilmesi için gereken onaylardan geçmesi aslında 80’lerin sonunu bulmuştur. Güney Kore’de diğer doğal kaynaklar seyrek olsa da, madencilik sektörü her zaman refahtadır. Bu sektörlerde liderliği kolay elde etmesindeki en büyük sebep de ülkedeki demir kaynağının bol olmasıdır.

Globalleşme sadece ülkeler arası seyahati kolaylaştırılması ile tanınmamalıdır. Neoliberal sistemde bu durum sadece bir göz boyamadır ve götürüsü her zaman getirisinden fazladır. Kalkınma yine tekrarlamak isterim ki büyümeyle eş değer değildir. Kalkınma her zaman bir ülkedeki yaşam kalitesinin göstergesidir. Bu haftaki karşılaştırılmalı üstünlük konumuz sadece alternatifler arasında batıya boyun eğmeksizin kullanabileceğimiz yöntemler arasındadır. Günün sonunda globalleşmenin göz boyamasının etkisinden kurtulup diğer ülkelerin de uyguladığı stratejiyi yani ülkemizin çıkarını düşünmemiz gerekçesi ile karşı karşıya kalmamız da kaçınılmaz olacaktır.

 

Hasan Can Yıldırım


Benzer Haberler

Marmaris’te korkutan deprem!

Voice Kıbrıs Haber

Girne Gençlik Gelişim Merkezi’nin yaz programı belli oldu

Voice Kıbrıs Haber

Döviz yeniden düşüşe geçti

Voice Kıbrıs Haber

“Yurttaşa yargı öncesi bir ara çözüm imkanı sunuluyor”

Kıbrıslı Türkler İngiltereye göçlerinin 100. yılında

Yılda sadece iki kez gerçekleşen doğa olayını 4 bin 100 turist izledi

Voice Kıbrıs Haber