Halkın Partisi’nin eğitimden sorumlu Merkez Yürütme Organı üyesi Duygu Uzun, devlet okullarının fiziki alt yapısı ve eğitime dair eksikliklerinin tamamlanması ve kademeli olarak tam gün eğitime bir an önce geçilmesi için toplumsal bir seferberlik başlatılmasının şart olduğunu kaydetti.
Uzun, son günlerde özel okulların velilere yıllık maliyetleriyle ilgili olarak yaşanmakta olan ciddi artışların rahatsız edici boyutlara ulaştığını vurguladı.
Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Uzun, özellikle özel okullar ile devlet okulları arasında imkanlar bakımından açılan uçurum nedeniyle sosyal adaletsizliklerin daha da derinleştiğine dikkat çekti.
“Eğitim gibi toplumun ve memleketin geleceğini yakından ve doğrudan ilgilendiren bir konuda, çocuklarımızı çadırlarda, çamurlar içerisinde eğitime muhtaç bırakıp bunu normalleştirmeye çalışan gayrimeşru bir hükümetten herhangi bir beklentimiz olamaz” diyen Uzun, hükümetin son bulmasıyla birlikte okullardaki öğretmen ve fiziki alt yapı eksiklikleri hızlıca tamamlanarak , kademeli olarak tam gün eğitime geçilebilmesi için toplumsal bir seferberlik başlatılması gerektiğini aktardı.
“SOSYAL ADALET YARA ALIYOR, ADALETSİZLİK DERİNLEŞİYOR”
“Devletin devlet olabilmesi, vatandaşına eğitim ve sağlık gibi yaşamsal alanlarda en temel hizmetleri nitelikli şekilde verebilmesi olmazsa olmazdır” ifadelerine yer verilen açıklamasında Uzun, şöyle devam etti:
“Bugün, devlette yetkili konumda bulunan pek çok kişinin iki ayrı devletten ve devletin egemenliğinden bahsettiklerini ancak kendi vatandaşına eğitim ve sağlık alanlarında gereken asgari hizmeti veremeyen bir idarenin devlet olduğuna kimseyi inandıramayacağı aşikardır.
Halkın Partisi olarak biz, Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetmesi gerektiğine ve bunu bir devlet yapılanması içerisinde yapabileceğine inanan bir siyasi parti olarak devletin kurumlarının güçlendirilmesini ama hepsinden önemlisi çocuklarımızın ve dolayısıyla da memleketimizin geleceğini yakından ilgilendiren eğitim konusunda kamu hizmetinin, kamu eğitim hizmetinin kalitesinin artırılmasının yaşamsal olduğunu düşünmekteyiz.
Bu konuda halihazırda geç kalınmıştır. Ancak eğitimde mevcut yapı devam ettirilirse aileler ve çocuklarımız bugün iyice belirginleşen gelir düzeylerine göre ayrışmayı ve adaletsiz eğitim uygulamalarını daha da derinden hissetmeye başlayacaklardır.
Toplumsal barışın sağlanması ve sağlıklı bir toplumsal yapının gelişebilmesi için sosyal adaleti yeniden tesis etmek zorundayız.
Mevcut eğitim sistemiyle ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine taşımamız adeta imkansız hale gelmektedir. Bu ne bizim ne de çocuklarımızın kaderidir. Bunu hep birlikte toplumsal bir seferberlik ile düzeltebiliriz”.