Kıbrıslı Eski Rum Ticaret Sanayi Turizm ve Enerji Bakanı (2013-2020) Yorgos Lakkotripis Kıbrıs sorununun çözümünde “Bir bölgesel güvenlik mimarisi tasavvur etmemiz ve bunu isteyen güçlerin desteğini istememizin zamanı geldi” dedi.
Politis’in, eski Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’le yakın dost olduklarını vurguladığı Lakkotripis bu gazeteye verdiği özel söyleşide büyük güçlerden hiçbirinin, kendi çıkarları olmadan Kıbrıs sorununun sürdürülebilir ve işleyebilir olmasıyla ilgilenmeyeceğini, bu nedenle kendilerinin, büyük güçlerin çıkarlarına uyum göstermeleri gerektiğini söyledi, özetle şunları ekledi:
“Hidrokarbonların Kıbrıs sorununun çözümü ve Türkiye’nin Kıbrıs ve diğer bölge ülkeleriyle ilişkilerinin normalleşmesinde katalizör olabileceğini söyledik. Türkiye kısa süre önce İsrail ve Mısır’a açılımlarıyla buna ilgisini ortaya koydu. Doğu Akdeniz doğal gazının nasıl Kıbrıs ve Türkiye dahil bölge ülkeleri arasında uzlaşı köprüsü olabileceği sorusuna cevap bulmamız lazım. Büyük enerji şirketlerinin burada faaliyet gösterdiği ABD ve AB’nin desteğiyle geniş bir planlama Kıbrıs sorunu da dahil bölgenin çeşitli sorunlarını eşzamanlı çözebileceğine ve Doğu Akdeniz perspektiflerini açabileceğine inanıyorum. Halen ABD’nin İsrail ve Lübnan arasındaki deniz anlaşmazlığının çözümüne ilgi ve arabuluculuğunun yinelendiğini görüyoruz. Dolayısıyla, daha önceki yıllarda oluşturduğumuz ittifaklarımızla, bir bölgesel güvenlik mimarisi tasavvur etmemizin ve bunu isteyen güçlerin de desteğiyle bu bölgesel güvenlik mimarîsini talep etmemizin zamanı geldi.”
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, ABD’nin EastMed projesinden desteğini çektiğine dair “non paper”inin kendisini şaşırtmadığını, Dışişleri Bakanı’nın (Antony Blinken) projeye karşı tutumunu bakanlığına atanmasından önce ve geçmişte de dile getirdiğini söyleyen Lakkotripis, “Bunu Türk medyasına tekrarlayarak propaganda açısından kullanılmasına olanak tanıması beni üzdü” dedi.
EastMed projesinin halen uygulanma perspektifi olup olmadığı sorusuna da Lakkotripis “Büyük oranda piyasa şartlarına, yani alıcıların ne kadar ödemeye niyetli olduklarına ve AB’nin finanse edip etmeyeceğine bağlı” cevabını verdi.
